Bazı Tarımsal Ürünlerin Ekim ve Üretimdeki Gelişmeler (DİE, 2003)
TIMAR SİSTEMİ
■Tarih boyunca insanların yaşamında toprağın önemi oldukça fazla olmuştur. Milletler yaşamlarını toprak üzerinde sürdürürler. Geçimlerini topraktan elde ettikleri ürünlerle sağlarlar.
■Dünyanın en büyük devletlerinden biri olan Osmanlı Devleti'nin, yaklaşık altı asır hüküm sürmesinde izlediği toprak sisteminin önemli bir payı vardır.
■ Osmanlı Devleti toprak sisteminde uyguladığı politikayı kendisinden önceki Türk-İslam devletlerini örnek alarak oluşturmuştur. Tımarlar; eşkinci, mustahfaz ve hizmet tımarı olmak üzere üçe ayrılmıştır.
Tımar sisteminin uygulanmasıyla;
■Devlet, üretimi denetim altına almış ve sürekliliği sağlamıştır.
■Eyalet askerleri bu sistem sayesinde yetiştirilmiş, devamlı savaşa hazır bir ordu bulundurulmuştur.
■Ülkenin bayındır hâle gelmesi, araziden daha iyi faydalanılması, askeri masrafların azaltılması, böylece gelirin artırılması sağlanmıştır.
■Tımar sistemiyle devlet, dirlik sistemi uygulanan yerlerde vergi toplama yükünden kurtulmuştur.
■Bu sistemle ülkenin her tarafına yayılan askerler sayesinde köylerde bile güvenlik sağlanmıştır.
■Tımar sistemi ile merkezî otorite artırılmıştır.
İkta Topraklan
■Geliri, hizmet veya maaş karşılığı olarak komutanlara, askerlere ve devlet memurlarına verilen topraktır.
■Kendisine verilen toprağın vergisini toplayan ikta sahibi paranın bir kısmı ile atlı asker beslerdi.
İkta sisteminin sağladığı faydalar;
■Devlet hazinesinden para harcamadan büyük ve güçlü bir ordu oluşturulmuştur.
■Üretimin artışı ve sürekliliği sağlanmıştır.
■ikta sahipleri bulundukları bölgelerde idare ve güvenliği sağlamışlardır.
■Devlet otoritesi en uzak bölgelere kadar yayılmıştır.
■Osmanlı Devleti bu sistemi geliştirerek Tımar sistemini oluşturmuştur.
■Osmanlı toplumunda ekonominin en önemli kolu tarımdı. Tarım politikasını belirleyen en önemli uygulama tınlar sistemidir.
■Bu sistemde toprağın mülkiyeti devlete, işleme görevi köylüye, vergisi sipahiye aitti.
■Köylü, toprağı sürekli işlemek ve miras hakkını devam ettirebilmek için bazı yükümlülükleri yerine getirmek zorundaydı.
Bu yükümlülükler şunlardır:
■Sebepsiz olarak toprağı terk edemezdi.
■Öşür ve diğer vergileri sipahiye ödemek zorundaydı.
■Toprağını sebepsiz olarak üç yıl üst üste boş bırakamazdı. Eğer bırakılırsa toprak kendisinden alınırdı.
Bu yükümlülüklere karşı devlet de halkın güvenliğini korumak ve düzeni sağlamakla görevliydi. Vergiyi toplamakla görevli olan sipahinin de reayaya (halk) karşı yükümlülükleri vardı.
Bu yükümlülükler şunlardır:
■Köylünün güvenliğini sağlamak
■Üretim araçlarını temin etmek
■Tohum ve gübre ihtiyaçlarının karşılanmasında köylüye yardımcı olmak
■Köylünün vergisini en kolay şekilde ödemesini sağlamak.
Tımar sistemi, zamanla bozulmaya başlamış ve bu uygulamaya ilk kez 1703'te Girit Adası'nda son verilmiştir. Ülkenin diğer yerlerinde uygulanan tımar sistemi ise 1812'den sonra araziler boş kaldıkça uygulamadan kaldırılmıştır. 1839 yılında Tanzimat Fermanı ile bu sistem tamamen sona ermiştir.
Günümüzde insanların bazı yanlış uygulamaları sonucu ülkemizde topraktan yeterince faydalanılmamaktadır.
İnsanların yapmış oldukları yanlış uygulamalardan bazıları şunlardır:
■Tarım alanlarına yazlık sitelerin yapılması.
■Fabrika ve sanayi tesislerinin atıklarının toprağa bırakılması,
■Sulama kanallarının yanlış kullanılması
■Ormanların tahrip edilmesi
■Anızların yakılması sonucu toprakta yaşayan bazı canlı türlerinin ölmesidir.
Toprağın yanlış kullanılması sonucu insanlar ürün kıtlığından, su ve enerji yetersizliğinden yakınmaya başlamışlardır.
DEVLETLER NASIL GELİŞİR?
Ülkeler arasında veya ülke içinde kâr amacıyla yapılan alışverişe ticaret denir.
Ticarette ham madde kaynaklarına yakın olmak çok önemlidir. Çünkü bir ürün çok el değiştirdiğinde bedeli artar.
ilk Çağ'dan itibaren devletler ticaret yollarını kontrol etmek istemişlerdir. Bunun için devletler birbirleriyle savaşmışlar, aralarında anlaşmalar yapmışlardır.
Dünya ticaretinde önem kazanan yollar Kral Yolu, İpek Yolu ve Baharat Yolu'dur.
Kral Yolu, Lidyalıların başkenti Sardes'ten başlayarak doğuya doğru ülkemizin orta kuzey kısmından Irak'ın Musul şehrine varmakta, Bağdat şehrinden geçerek Mezopotamya'daki Ninova şehrine ulaşmaktadır.
Asya kıtasından getirilen ticaret malları Ege üzerinden gemilerle Avrupa'nın önemli limanlarına taşınmaktadır.
Lidyalılar Kral Yolu sayesinde ekonomik alanında önemli kazançlar elde etmişlerdir.
Lidyalılar ticaret sayesinde komşu devletlere göre bilimde, sanatta ve teknolojide üstün bir konuma gelmişlerdir.
Lidyalılar tüccar bir toplumdu. Sosyal tabakalar içerisinde tüccarlar, asiller ve büyük zenginler üst sıralarda yer almıştır. Bu da toplumun ekonomik olarak gelişmesine katkı sağlamıştır.
Baharat Yolu
Baharat Yolu Hindistan'dan başlamaktadır. Uzakdoğu ülkeleriyle Batı ülkeleri arasında önemli bir görev üstlenmiştir.
■Baharat ürünleri önceleri Asya ülkelerinde kullanılmaktaydı. Daha sonraları ise Avrupa ülkelerinde de kullanılmaya başlayınca bu ürünlerin önemi artmıştır.
■Baharat ürünleri pahalı olduğundan ancak zenginler satın alabilmekteydi.
■Baharat ürünleri Avrupa'ya iki yolla ulaşmaktaydı. Bunlardan birincisi Orta Asya üzerinden geçen ipek yol’uydu. Diğer yol ise Hindistan ve Seylan'dan Kızıldeniz'deki Akabe Körfezi'ne, Yemen kıyılarına ya da Basra Körfezi'ne gelen deniz yoluydu. Bu kıyılardaki limanlarda, gemilere boşaltılan baharat, kara yoluyla Fenike ve Filistin kıyılarına, Mısır'dan İskenderiye’ye ve Karadeniz'e ulaştırılırdı. Oradan deniz yoluyla Avrupa'ya taşınırdı.
Baharat Yolu Bağdat'tan itibaren ipek Yolu ile birleşerek devam etmektedir.
■Fatih Sultan Mehmet zamanında ipek Yolu'nun denetimi Osmanlı Devleti'nin eline geçmiştir.
■Yavuz Sultan Selim döneminde de Baharat Yolu'nun güvenliği Osmanlıların eline geçmiştir.
■Osmanlı Devleti'nin eline ipek ve Baharat yollarının denetimi geçince Avrupalılar yeni yollar bulmak amacıyla coğrafi keşiflere yönelmişlerdir.
COĞRAFİ KEŞİFLER
Avrupalıların çeşitli nedenlerle XV. yüzyılın sonunda bilinmeyen yerleri keşfetmek için yaptıkları gezilere coğrafi keşifler denir.
Nedenleri:
■Avrupalıların doğu ülkeleri gibi zengin olabilmek amacıyla yeni ticaret yolları aramaları,
■İstanbul'un fethinden sonra Türklerin Doğu ticaret yollarına hakim olmaları,
■Avrupalıların açık denizlere çıkma ihtiyacı hissetmeleri,
■Avrupa'da değerli madenlerin az bulunmasından dolayı kralların (İspanyol, Portekiz) gemicileri desteklemeleri,
■Avrupalıların Hıristiyanlık dinini yaymak istemeleri,
■ Avrupalıların dünyayı tanımak istemeleri,
■Avrupalıların pusulayı öğrenmeleri, gemicilik ve coğrafya bilgilerinin artmasıdır.
Keşifler
■Portekizli gemici Bartelmi Dias, Afrika'nın güney ucundaki Ümit Burnu'nu keşfetti (1486).
■İspanyol gemici Kristof Kolomb dünyanın yuvarlak olduğuna ve daima batıya gidilirse Hindistan'a ulaşılacağına inanmaktaydı, ispanya'dan Atlas Okyanusu'na açıldı. Amerika kıtasına ulaştı (1492), buranın Hindistan olduğunu zannetti.
■1507'de Amerika Vaspuçi buranın yeni bir kıta olduğunu keşfetti. Yeni kıtaya Amerika adı verildi.
■Portekizli gemici Vasko Da Gama Ümit Burnu'nu dolaşarak Hindistan'a ulaştı ve Hint Deniz Yolu'nu keşfetti.
■Portekizli Mücellan 1519'da dünyanın yuvarlak olduğunu ispatlamak için Atlas Okyanusu'na açılarak Büyük Okyanus'a ulaştı. Filipinler'de ölünce arkadaşı Del Kano tarafından dünya turu tamamlandı (1522). Böylece, dünyanın yuvarlaklığı ispatlandı.
Kesiflerin Sonuçları:
■Keşifler dünya tarihinde önemli sosyal, siyasal, ekonomik ve dini değişikliklere neden olmuştur. Bu durum keşiflerin evrensel yönünü ortaya koymaktadır.
■Eski ticaret yolları değişti, ipek ve Baharat yollarının denetimi Avrupalıların eline geçti.
■islam dünyası ekonomik yönden zayıfladı.
■Keşfedilen yerlere özellikle Amerika'ya Avrupa'dan birçok insan göç etti.
■Amerika kıtasının eski bir medeniyet merkezi olduğu öğrenildi.
■Akdeniz limanları eski önemini kaybetti.
■Atlas Okyanusu limanları önem kazandı.
■Keşif yapan milletler, keşfettikleri ülkeleri ele geçirerek sömürge imparatorluklar kurdular.
■Keşfedilen ülkelerde bol miktarda bulunan altın ve gümüş gibi madenler Avrupa'ya getirildi.
■Ticaretle uğraşan burjuva sınıfı zenginleşti.
■Burjuvalar, soyluların topraklarını satın alarak soyluların önemini kaybetmelerine neden oldu.
■Zenginleşen Avrupalılar, Rönesans'ın doğmasına ortam hazırladı.
■Hıristiyanlık yayıldı. Kilise ve din adamlarına duyulan güven azaldı.
■ Coğrafi keşifler evrensel bir olay olduğu için birçok toplumu etkilemiştir.
■Coğrafya bilgisinin artması
■Pusulanın geliştirilmesi
■İpek ve Baharat yollarının Müslümanların eline geçmesi
Yukarıdaki gelişmeler aşağıdakilerden hangisinin meydana gelmesine neden olmuştur?
A) Rönesans hareketleri
B) Reform hareketleri
C) Coğrafi keşifler
D) Sanayi inkılâbı
Yukarıda verilen gelişmeler coğrafi keşiflerin meydana gelmesine neden olmuştur. Doğru yanıt C seçeneğidir.
KAS GÜCÜNDEN MAKİNE GÜCÜNE GEÇİŞ
■ Avrupa'da Rönesans hareketleriyle bilimsel gelişmeler başladı ve sonraki dönemlerde de devam etti.
■ Avrupalı bilginler, pratik bilgiler üzerinde çalışmalar yaptılar. Bu gelişmeler sonucunda bilim ve teknoloji ilişkisi sanayi inkılâbının doğması ortam hazırladı.
Sanayi İnkılâbı
El ve kas gücü yerine makinelerden faydalanma işine denir.
Nedenleri:
Sanayi inkılâbı 1950'de İngiliz James VVatt'ın buhar gücünü keşfetmesiyle tüm dünyaya yayılan teknolojik gelişme hareketidir. Bu teknoloji ilk olarak dokuma sektöründe kullanılmaya başlandı. Sonraki yıllarda ulaşım, madencilik, taşımacılık gibi alanlarda da kullanılmaya başlandı.
Sanayi inkılâbına kadar üretim insan ve hayvan gücüne dayanmaktaydı. Bu da doğal olarak hem zaman hem de daha fazla güç kaybına neden olmaktaydı.
İngiltere'de başlayan makineleşme kısa sürede diğer ülkelere yayıldı. Fransa, Hollanda, Almanya ve Avusturya'da sanayi hızla gelişti.
Sonuçları:
■insan gücünün yerini makine gücü almıştır. ■Küçük imalathaneler, yerlerini büyük fabrikalara bırakmıştır.
■ Buhar gücüyle çalışan lokomotifler ve çelik gemilerin yapılmasıyla ulaşımda büyük ilerlemeler sağlanmıştır.
■Pazar ve ham madde ihtiyacı artmıştır. ■Sömürgecilik gelişmiştir,
■işçi sınıfı ortaya çıkmıştır.
■Teknolojik gelişmeler sonucunda yeni yollar ve kanalların açılmasıyla (Panama ve Süveyş kanalları gibi) uluslararası ticaret canlanmıştır. ■Avrupa'da refah düzeyi yükselmiştir.
■Köyden kente göç başlamıştır.
■!. Dünya Savaşı'na neden olmuştur,
■İşçi ayaklanmaları başlamıştır.
■Kapitalizm, sosyalizm ve emperyalizm gibi akımlar doğmuştur.
Sanayi inkılâbı sonucunda günlük hayatta kullandığımız birçok sanayi ürünü hayatımızı kolaylaştırmıştır. Evlerimizdeki elektronik eşyalar, giysiler, kırtasiye malzemeleri bunlardan bazılarıdır.
Avrupa'da sanayi inkılâbıyla birlikte küçük atölyeler yerlerini büyük fabrikalara bırakmış, bu durum üretimin artmasına neden olmuştur.
Sanayi inkılâbıyla birlikte fabrikalar için gerekli ham madde ihtiyacının artması aşağı-dakilerden hangisine neden olmuştur?
A) İpek ve Baharat yolları önemini kaybetmiştir.
B) Soylular güç kaybetmiştir.
C) Devletlerarası sömürgecilik yarışı hızlanmıştır.
D) Osmanlı Devleti'nin ihracatında artış olmuştur.
Sanayi inkılâbı sonucu devletler ham madde ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla sömürgecilik yarışına girmişlerdir. Doğru yanıt C seçeneğidir.
Sendika
İşçilerin veya işverenlerin iş, kazanç, toplumsal ve kültürel çıkarlarını korumak ve geliştirmek için aralarında kurdukları birliğe sendika denir.
■Sendikalar, işçilerin ekonomik, sosyal ve toplumsal haklarını korur.
■Sendikalar işçilerin birlik ve beraberlik içinde; dil, din, ırk ve inanç farkı gözetmeksizin bir araya geldikleri örgütlerdir.
HİÇ BİTMEYEN DESTEK
■Bir hizmetin gelecekte de yapılması için belli şartlarda ve resmi bir yolla ayrılarak bir kimse tarafından bırakılan mülk veya para olarak tanımlanır.
■Osmanlı Devleti'nde toplumun bazı ihtiyaçlarının karşılanması ekonomik durumları iyi olan kişilerin kurdukları vakıflara bırakılmıştır.
■Tarihin seyri içinde vakıflar; sosyal, ekonomik, eğitim, sağlık, sanat, mimarî, ulaşım ve bayındırlık alanında önemli rol oynamıştır.
■Osmanlı Devleti'nde başta padişahlar olmak üzere hanedan üyeleri yüksek dereceli devlet görevlileri çeşitli vesilelerle vakıflar kurmuşlardır. Böylece devlet birçok hizmeti para harcamadan yerine getirebilmiştir.
Vakıflar yoluyla;
■Anadolu ve Rumeli'deki şehir, kasaba ve köylerin büyümesi ve bayındır hâle getirilmesi kolaylaşmıştır.
■Kurulan imaret, medrese, cami, mescit vb. yapılarla belde ve semtlerin oluşması sağlanmıştır.
■Vakıflar tarafından devletin egemen olduğu bölgelerde ulaşım, haberleşme ve taşımacılık, yol yapımı gibi alanlarda çalışmalar yapılmıştır. Ayrıca yollar, kervansaraylar ve hanlarla desteklenmiştir.
■Vakıflar, bütün eğitim ve sağlık kurumlarının finansmanı için önemli bir kaynak olmuştur.
■Vakıflar, devletin askeri yükünü de hafifletmiştir.
■Vakıflar ticaret hayatının gelişmesi, kolaylaşması ve ortak giderlerin karşılanması ile sosyal yardımlaşmada etkili olmuştur.
■Yönetim ve adalet teşkilatındaki bozulmalara paralel olarak vakıflar da etkinliklerini kaybetmeye başlamıştır.
II. Mahmut tarafından 1826da Evkaf Nezareti kurularak bütün vakıflar bu bakanlığa bağlanmıştır.
NASIL EĞİTİM GÖRDÜLER?
Ahilik
XIII. yüzyılın ilk yarısından XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar Anadolu'da, Balkanlarda ve Kırım'da yaşamış olan Türk halkının sanat ve meslek alanında yetişmelerini, ahlaki yönden gelişmelerini sağlayan bir kuruluştur.
■Ahi kelimesinin kardeş, arkadaş, yaren, dost, yiğit anlamına geldiğini söyleyebiliriz.
■Ahilik; birbirini seven, birbirine saygı duyan, yardım eden, fakiri gözeten, yoksulu barındıran; işi kutsal, çalışmayı ibadet sayan; din ve ahlak kurallarına sıkı sıkıya bağlı esnaf ve iş teşkilatıdır.
■Selçuklular döneminde bütün esnaflar mutlaka kendi meslekleriyle ilgili bir esnaf loncasına üye idi. Lonca üyeleri arasında sıkı bir dayanışma ve karşılıklı denetim vardı.
■Ahilikte, usta-kalfa-çırak uygulaması vardı. 12-13 yaşındaki çocuklar velilerinin izniyle bir sanat faaliyeti gösteren ustanın yanına çırak olarak verilirdi.
■Çocuğu önceleri ayak işleri ve kolay işlerde görevlendirilen usta, onun çalışkanlığı ve dürüstlüğü hakkında fikir sahibi olurdu.
■Çıraklar belli bir süre çalıştıktan sonra ustası tarafından iyice tanınır böylece kalfalık grubuna yükseltilirdi. Çırak ustalık unvanını alırken tören yapılırdı. Tören sonunda usta adayına destur denilen belge verilirdi.
■Ahilik teşkilatının kurucusu olan Ahi Evran (1171-1262) Anadolu'ya gelerek Kayseri'ye yerleşmiş ve halkı irşad görevine başlamıştır. Kayse-ri'de dericilikle (debbağ) geçimini sağlamıştır.
■Ahilik teşkilatı sayesinde Anadolu'da Rumlar ile Ermenilerin elinde bulunan sanat ve ticaret hayatına zamanla Türklerde katılıp söz sahibi olmuşlardır.
■Ahiler, yaptıkları zaviyelerde Müslüman tüccar ve esnafın ahlaki terbiyesi ile uğraşmışlardır.
■Ahiler, Söğüt civarında gelişmekte olan Osmanlı Beyliği'nin emrine girmişlerdir.
■Doğudan gelen Türkmen erkeklerini Ahi erkekleri, kadınları da Fatma Bacı'nın yetiştirdiği "Bacıyan" grubu terbiye etmiştir. Böylece, üç kıtada altı asır at koşturacak olan, istikbaldeki Osmanlı neslinin temelini atmışlardır.
■Bu esnada itibarlı bir ahi olan Şeyh Edebali, Osman Gazi ile yakın ilişkiler kurup kızını ona vermiştir.
■Ahiler zaman zaman devletin yükünü de hafifletmişlerdir. Bursa'yı Düzmece Mustafa'nın hücumundan korumuşlardır. 1360 yılında idareleri altındaki Ankara'yı Sultan I. Murat'a teslim etmişlerdir.
OSMANLI DEVLETİ'NDEKİ EĞİTİM KURUMLARINI TANIYALIM
■Osmanlı Devleti'nin bünyesinde bu hizmetleri hakkıyla yapmış, sanat ve ticaret hayatını Osmanlının maddi ve manevi yapısına göre düzenlemiş olan Ahilik teşkilatı İngilizlerin desteklediği Mustafa Reşit Paşa'nın hazırladığı Tazminat Fermanı'ndan sonra, büyük bir sarsıntı geçirmiş ve eski işlevini kaybetmiştir. Loncalar
Lonca, belli bir iş kolunda usta, kalfa ve çırakları içine alan dernek veya sanayi öncesi toplumlarda ürünün kalitesini veya fiyatını denetleyen ayrıca mesleki eğitimi planlayıp yürüten örgüt olarak tanımlanabilir.
Loncaların Başlıca Görevleri:
■Ürünlerin kaliteli yapılmasını sağlamak ve fiyatları belirlemek
■Esnafla devlet arasındaki ilişkileri düzenlemek
■Üyelerinin zararlarını karşılamak ve kredi sağlamak
■Halka mesleki eğitim vermektir.
■Esnaflar arasındaki yardımlaşma ve dayanışmayı sağlamak.
Osmanlı Devleti'nde Loncaların başlıca görevleri şunlardır:
I. Esnaflar arasındaki yardımlaşma ve dayanışmayı sağlamak.
II.Halka meslekî eğitim vermek.
III. Esnaf ve halk arasındaki ilişkiyi düzenlemek.
IV. Ürün kalitesini arttırmak ve fiyatları belirlemek.
Yukarıdaki bilgilerden hangilerinin üretimde kaliteyi arttırdığı söylenebilir?
A)\-\\ B) II - III
C) II - IV D) III - IV
II ve IV'te verilen yargıların üretimde kaliteyi arttırdığı söylenebilir.
. Doğru yanıt C seçeneğidir.
Medrese
Osmanlı Devleti'nin dayandığı sistemlerin temel düşüncesini veren eğitim-öğretim sisteminin temel kurumu medreselerdir. Medrese sözcüğü ders okutulan yer anlamındadır.
■Türkler, Anadolu'ya gelmeden medrese kurmuşlardır. Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah döneminde Nizamiye Medresesi kurulmuştur.
■Nizamiye Medresesi, dünyanın ilk üniversitesi sayılmaktadır.
■Türkiye Selçuklu Devleti döneminde de birçok bilgin, edebiyatçı ve mutasavvıf Anadolu'ya davet edilmiş, Anadolu bilim ve sanat merkezi hâline getirilmiştir.
■Osmanlı Devleti, Türkiye Selçuklu Devleti'ni örnek alarak ilk medreseyi Orhan Bey döneminde iznik'te kurmuştur.
■Davud-ı Kayseri bu medreseye baş müderris olarak atanmıştır.
■Medrese eğitimi almak için yaş şartı yoktu. Fakat genç ve bekar öğrenciler tercih edilirdi.
■Medreselerde bir müderris en fazla 20 öğrenci okuturdu.
■Medrese öğrencileri sınav sonucu tespit edilirdi.
■Seçilen öğrenciler yetenek ve zekâlarına göre ayrı sınıflarda eğitim görürlerdi.
■Medreselerin yüksek bölümü (bugünkü üniversite) ücretsiz ve yatılıydı.
■Medreselerde öğrencilerin bütün ihtiyaçları bağlı oldukları vakıflar tarafından karşılanırdı.
■Medresenin yüksek bölümünden mezun olanlar medrese hocası (müderris, kadı veya yönetici) olurdu.
■Medreselerde okutulacak dersler ihtiyaç dikkate alınarak yetiştirilmesi hedeflenen gruplara göre belirlenirdi.
■Medreselerde belirlenen programlara göre İslami bilimler, matematik, geometri, mantık, tıp, felsefe, tarih, coğrafya, fizik, kimya, tabiat bilimleri vb. okutulmaktaydı.
■Osmanlı medreseleri kuruluş döneminden Tanzimat'a kadar ülkenin bilim ve adalet hayatına, önemli ölçüde de yönetime hakim olmuştur. Batıdaki gelişmelere ayak uyduramayan medreseler Tanzimat'tan sonra gelişmeyi engelleyen kurum hâline gelmiştir.
■Müsbet bilimlerin giderek daha az okutulması
■Kanunlara aykırı olarak medreselere müdahale edilmesi
■Medreselerle ilgilisi olmayanlara müderrislik verilmesi ve ulema çocuklarına daha beşikte iken müderrislik payesi verilmesidir.
Osmanlı Devleti'nde Bazı Medreseler ve Kuruluş Yılları
1330 İznik Medresesi
1335 Bursa Medresesi
1385 Hüdavendigar Medresesi
1399 Yıldırım Medresesi
1413 Edirne Eski Cami
1471 Fatih Medresesi
1557 Süleymaniye Medresesi
Enderun
Devlet memuru, idareci, komutan ve sanatkâr yetiştirmek amacıyla kurulan bu saray okulu II. Murat döneminde Edirne Sarayı'nda açılmıştır.
■II. Murat Dönemi'nde, "Devşirme Kanunu"'ile ihtiyaca göre, üç beş senede bir Müslüman olmayan halktan 8-20 yaş arasındaki sağlıklı ve kuvvetli erkek çocukları. Acemi Oğlanlar Ocağı'na alınmaktaydı. Devşirilen gençlerin zeki ve kabiliyetli olanları saraya alınır, burada açılan Enderun Mektebi'nde eğitilirdi.
■ Osmanlı Devleti'nde Hıristiyan ailelerden devşirilen küçük çocuklar önce Müslüman Türk ailelerinin yanında yetişir, sonra Acemi Oğlanlar Saray ve Kışlalarında eğitim görürlerdi. Buradaki eğitimden sonra "çıkma" adı verilen dağıtıma tabi tutularak çeşitli askeri gruplara gönderilirlerdi. Bu gruplarda kabiliyet ve üstün yetenek gösterenler daha yüksek seviyede eğitilmek üzere Enderun'a alınırdı.
■Enderun'da iyi eğitim almış gençler, nitelikli devlet adamı veya usta sanatkâr olarak yetiştirilirlerdi.
■Enderun'da eğitim ve Öğretim birbirini izleyen yedi odada verilirdi.
Enderun'da eğitim dört konu üzerinde toplanmıştır.
1. Beden eğitimi
2. Uygulamalı saray işleri eğitimi
3. Yeteneklerine uygun bir sanat eğitimi
4. Teorik olarak İslami bilgiler eğitimi
Öğretim teorik ve uygulamalı olmak üzere iki şekilde yapılmaktaydı.
Uygulamalı olanlar, saray ve protokol hizmetleri, güreş, atlama, meç ve ok atma gibi spor çalışmaları hat sanatı, müzik ve bunun gibi güzel sanatlardır.
Teorik olanlarda; Türkçe, Arapça, edebiyat, tarih, fen bilimleri, matematik ve İslami ilimlerdir.
■Enderun mektebi, Osmanlı devlet hayatına çok sayıda sadrazam, vezir, yüksek rütbeli asker hattat, vaiz, müzisyen, ressam ve minyatür ustası yetiştirmiştir.
MESLEĞİMİ NASIL SEÇMELİYİM?
Meslek
Bir kimsenin geçimini sağlamak için yaptığı sürekli iştir.
■Toplum hayatında hiçbir meslek diğerlerinden üstün değildir. İnsanlar yaşamlarını sürdürebilmek için her mesleğin hizmetinden yararlanma ihtiyacı duyarlar.
■Bireyler mesleklerini seçerken ilgi duydukları ve hoşlandıkları alanlara yönelmelidirler.
■Aileler, çocukların seçecekleri mesleklere müdahale etmemeli, ilgi duydukları alanlara saygı duymalıdır.
■Kişi gelecekteki mesleğini seçerken şu sorulara yanıt vermeli, daha sonra seçimi gerçekleştirmelidir.
■Neler yapabilirim?
■Neleri yapmaktan hoşlanırım?
■Nasıl bir karaktere sahibim?
■Kazancı nasıl?
■Özellikle ilköğretim okullarının 7 ve 8. sınıflarında öğrenciler meslekler hakkında bilgilendirilmeli ve gerekli yönlendirmeler yapılmalıdır.
Okullar bizi hayata hazırlayan laboratuar görevi görmektedir. Gelecekte karşılaşacağımız sorunları önceden görme ve çözüm yolları geliştirme becerisi okullarda kazanılır. Meslek seçerken nelere dikkat edeceğimiz konusunda bizi bilinçlendirir.
Coğrafî keşifler ile Doğu Batı arasındaki ticaret yolları değişmiş, Akdeniz limanları önemini kaybetmiştir.
Bunun sonucu olarak;
I. Osmanlı
II. Portekiz
III.Venedik
IV.İngiltere
gibi devletlerden hangilerinin zarar gördüğü söylenilebilir?
A) I ve II
B) I ve III
C) I ve IV
D) III ve IV
Akdeniz limanlarının önem kaybetmesi Osmanlı Devleti'yle Venediklilerin ticari yönden zarar görmelerine sebep olmuştur.
Doğru yanıt B seçeneğidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.