28 Eylül 2009 Pazartesi

MUSTAFA KEMAL'in KİŞİSEL ÖZELLİKLERİ

Mustafa Kemal; çok yönlü, üstün yetenek, zeki ve kuvvetli iradeye sahiptir. Bunlar Mustafa Kemal'in Türk milletinin en büyük lideri olmasında ve tüm dün­yaca kabul edilmesinde etkili olan özellikleridir.
1. Vatanseverliği: Mustafa Kemal, bir asker olarak birçok cep­hede vatan savunmasının en güzel örneklerini verdi. Vatanı savunmanın yüce bir görev olduğunu belirtti. Çanakkale Cephesi'nde askerlerine: "Size ben taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçen zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar gelebilir." diyerek Türk ordusunun Çanakkale Savaşlarındaki başarısının nasıl gerçekleştiğini ortaya koymuştur. Sakarya Meydan Savaşı'nda Mustafa Kemal askerlerine şu emri verdi: "Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Va­tanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslan­madıkça terk edilemez." Bu emrin harekete geçir­diği vatanseverlik duygusu Türk ordusuna büyük bir zafer daha kazandırdı.
2. İdealistliği: Atatürk'ün ideali; Türk milletinin çağdaş, hayat seviyesi içinde yaşayan bir millet olarak varlığını yük­seltmektir. Onun ilkeleri bu ideali gerçekleştirmeye yöne­liktir. Mustafa Kemal, Onuncu Yıl Nutku'nda, az za­manda çok büyük işler yapıldığını belirtmiş, ancak bunları yeterli görmemiştir. Mustafa Kemal, idealistliğinin bir gereği olarak şunları söylemiştir: "Yurdumuzu dünyanın en ma­mur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkar­acağız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynak­larına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız." Bu ideal yalnızca Atatürk'ün değil, aynı zamanda Türk milletinin de idealidir.
3.Hakikati (Gerçeği) Arama Gücü: Mustafa Kemal, gerçekçi bir insandı. Gerek dış politikada gerekse iç politikada hiç hayalci olma­mış, milleti gerçekleşmesi mümkün olmayan emeller peşinde koşturmamıştır. "Bizim; akıl, mantık, zeka ile hareket etmek en büyük özelliğimizdir." sözü bu özelliğine en gü­zel örnektir.
4. Çok Cepheliliği (Yönlülüğü): Mustafa Kemal, üstün bir komutan eşsiz bir devlet adamıdır.
O, pek çok alanda ortaya koyduğu görüşleriyle milletini aydınlatmış; kalkınmanın, gelişmenin ve çağ­daşlaşmanın yollarını göstermiştir. Mustafa Kemal, hem fikir hem de hareket adamıdır. Askerlik, tarih, eğitim, sanat ve ekonomi konularında görüşlerini açıklamakla kalmamış aynı zamanda bu görüşlerini uygulamıştır. Mustafa Kemal, bu özelliklerinin yanında kendine güveni, göreve bağlılığı, çabuk ve doğru karar verme gücü ile de çok cepheli bir önderdir.
5. Gurura ve Ümitsizliğe Yer Vermemesi: Mustafa Kemal, gerçekleştirdiği büyük ve küçük bütün işlerinden sonra gurura veya büyüklenmeye kapılmamıştır. Kendisine farklı davranılmasından hoşlanmazdı. "Benim müstesna olduğuma dair bir kanun yoktur." Sözü bu özelliğini vurgulamaktadır. Mustafa Kemal, hayatı boyunca yapacağı bütün işlerde şu şekilde düşünürdü: "Ben bir işte nasıl muvaffak olacağımı düşünmem. O işe neler engel diye düşünürüm. Engelleri kaldırdım mı iş kendi kendine yürür." Çanakkale Savaşları sırasında cephanesi olmayan asker karşısında süngü tak emrini vermesi onun : zor durumlarda bile ümitsizliğe düşmediğini göstermektedir.
6. İleri Görüşlülüğü: Mustafa Kemal, olayların gelişmesini sezgileriyle değerlendirerek sonucunda neler olabileceğini isabetli bir şekilde tespit ederdi. Onun ileri görüşlülüğü­nü gösteren pek çok örnek vardır. "Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnız ufku görmesi yetmez. Muhakkak ufkun ötesini de gör­mesi ve bilmesi gereklidir." sözü bu özelliğini gös­terir. Çanakkale Savaşlarında düşmanın nereden çıkarma yapacağını tahmin etmesi, II. Dünya Savaşı'nın çıkacağı 1932'de bir yurt gezisinde "Kırk asırlık Türk yurdu, düşman elinde bırakılamaz." diyerek ilerde Hatay'ın ana vatana katılacağını belirtmesi onun bu özeliğini en iyi şekilde ortaya koymaktadır.
7. Yöneticiliği: Mustafa Kemal, üstün nitelikli ve çok yönlü bir yöneticiydi. O, bu özelliğini cephede, mecliste ve cumhur­başkanlığı makamında bütün yönleriyle ortaya koy­muştur. Atatürk'ün yöneticilik özelliklerinden biri, yeri ve zamanında en doğru kararı alması ve bunu taviz vermeden uygulamasıdır. Onun başarısının sırrı bu özelliğinde yatmaktadır. Yapacağı işlerde ani kararlar vererek değil, uzun uzun iyice düşündükten sonra ve sırası geldikçe uygulama safhasına koyarak başarılı olmasını bilmiştir. "Bir işi zamansız yapmak o işi bozmak, başa­rısızlığa uğratmaktır. Her şey sırasında ve zama­nında yapılmalıdır." diyerek yöneticilikte nasıl başarılı olunacağını göstermiştir.
8. Eğitimciliği: Mustafa Kemal, birçok alanda olduğu gibi eği­tim alanında da milletimizin çağ atlamasını atılım yap­masını sağlayan büyük bir önderdir. Mustafa Kemal, "Cumhurbaşkanı olmasaydınız ne olmak isterdiniz?" sorusuna "Millî Eğitim Bakanı olarak millî kültürü yükseltmeye çalışmak en bü­yük emelimdi." karşılığını vermiştir. Mustafa Kemal, büyük bir eğitimci ve ebedi "başöğretmen"dir. Yeryüzünde onun gibi yazı tahtası başında milletine ders veren başka bir devlet adamı yoktur.
9.Sanatseverliği: Mustafa Kemal, Türk toplumunun yüksek bir sanat yeteneğine sahip olduğuna inanıyordu. Mustafa Kemal döneminde, sanatçı yetiştiren okullar açıldı. Avrupa'ya öğrenci gönderildi. Mustafa Kemal, her fırsatta sanatçıları ve sa­nat eserlerini takdir ederdi. Sanat ve sanatçıyla ilgili görüşlerini dile getirerek özendirici bir rol oynardı. Onun bu konulardaki sözlerinden bazıları şunlardır: "Yüksek bir insan toplumu olan Türk milletinin tarihi bu özelliği de güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir." Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hafta cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkâr ola­mazsınız." sözleri sanatseverliğini vurgulamaktadır.
10. İnsan ve Millet Sevgisi: Mustafa Kemal, bütün davranışlarıyla her şeyden önce, kendi milletine karşı olan sorumluluğunu ortaya koymuştur. Türk milletinin şerefi ve hakları söz konusu olduğunda, bunların korunmasını görevlerin en kutsalı saymıştır. Onun şu sözleri insan sevgisi hakkındaki dü­şüncelerini çok güzel açıklamaktadır: "En uzakta zannettiğimiz bir olayın bize bir gün etki etmeye­ceğini bilemeyiz. Bunun için insanlığın hepsini bir vücut ve bir milleti bunun bir organı saymalı gerekir. Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan diğer bütün organlar etkilenir."
11.İyi Kalpliliği: Mustafa Kemal iyi kalpli, temiz yürekli bir insandı. İnsanlığın huzur ve barış içinde yaşaması için çaba sarf etmişti. Kalbi insan sevgisiyle doluydu.ü İkinci Dünya Savaşı'nın belirtilerinin ortaya çıkmaya başladığı sıralarda Mustafa Kemal, şunları söylemiştir: "İnsanları mutlu edeceğim diye onları birbirlerine boğazlatmak insani olmayan ve son derece üzücü olan bir sistemdir." "İnsanları mutlu edecek tek vasıta, onları birbirine yaklaştırarak, onları birbirine sevdirerek karşılıklı maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamaya yarayan hareket enerjidir."

ÜNİTE-7 (7.SINIF) ÜLKELERARASI KÖPRÜLER

İKİ KURŞUN VE 20 MİLYON ÖLÜ

19. Yüzyılda Osmanlı Devleti

Osmanlı Devleti 19. yüzyılda topraklarını koruma ve yenilikler yaparak devletin ömrünü uzatma politikası izledi. Bu dönemde Avrupa'da meydana gelen Fransız İhtilali ve Sanayi İnkılâbı gibi olaylar Osmanlı Devleti'ni olumsuz yönde et­kiledi.

Fransız İhtilali’nin Osmanlı Devleti Üzerindeki Etkileri

Ø Fransız İhtilali ile ortaya çıkan milliyetçi­lik akımı çok uluslu devletlerin dağılmasını hız­landırdı.

Ø Milliyetçilik, her milletin kendi devletini kurup, kendi kendini yönetmesidir.

Ø Osmanlı Devleti, bünyesinde birçok etnik topluluğu barındırdığından bu akımın etkisiyle toprakları üzerinde birçok isyan çıktı.

Ø Osmanlı Devleti'ne bağlı olan Balkan mil­letlerinden Sırplar ve Yunanlılar isyan ettiler. Çı­kan bu isyanlar azınlıkların bağımsızlıklarını ka­zanmasında etkili oldu.

Ø İhtilalin getirdiği fikirler, Osmanlı devlet adamlarını ve aydınlarını harekete geçirdi. Önce Tanzimat Fermanı, daha sonra Meşrutiyet ilan edildi.

Sanayi İnkılâbı’nın Osmanlı Devleti Üzerindeki Etkileri

Ø Sanayi İnkılâbı’nın sonunda sanayileş­mesini tamamlayan Avrupalı devletlerin sömürge ve pazar arayışları arttı, bu durumun sonucunda Osmanlı Devleti toprakları üzerinde çıkar çatış­maları başladı. Avrupalı devletler 19. yüzyılda azınlık haklarını ve kapitülasyonları bahane ede­rek Osmanlı Devleti'nin iç işlerine karıştılar.

Ø Osmanlı Devleti, Avrupa'da meydana ge­len bu gelişmeleri yeterince takip edemediğinden dağılması hızlandı.

NOT: Os­manlı yönetimine karşı ayaklanan ilk azınlık SIRPLAR,bağımsızlığını kazanan ilk azınlık RUMLAR(Yunanlılar) dır.

XX. YY BAŞLARINDA 0SMANLI DEVLETİ

Ø Osmanlı Devleti, XX. yy'a gelindiği zaman siyasî ve askeri üstünlüğünü kaybetmiş ve ayakta kalabilmek için uluslararası denge siyaseti izlemiştir.

Ø Avrupa'da ortaya çıkan Fransız İhtilali, Sanayi İnkılâbı Osmanlı Devleti’ni olumsuz etkilemiştir. Fransız İhtilali ile birlikte milliyetçilik akımları, Osmanlı Devleti’ndeki azınlıklar arasında yayılmış ve Osmanlı içerisinde birçok ayaklanma çıkmıştır.

Ø Sanayi İnkılâbı ile Avrupa'da fabrikalar kurulmuş üretim artmış, mallar hızla ve ucuz bir şekilde piyasaya sürülmüştür. Üretilen malları satmak için pazar arayışına gidilmiş ve böylece sömürgecilik yarışı başlamıştır. Bu durumda Osmanlı Devleti hammadde ve pazar açısın­ın önemli bir konumdaydı. Osmanlı Devleti'ne giren ucuz mallar Osmanlı ekonomisini: olumsuz etkilemiştir. Sömürgecilik, bir devletin başka milletleri, toplulukları siyasi ve ekonomik egemenliği altına alarak güçlenmek istemesi

Ø Osmanlı Devleti dünyadaki ekonomik gelişmelere ayak uyduramamıştır. Kapitülas­yonların sürekli hale gelmesinden sonra eko­nomik olarak dışa bağımlı hale gelinmiştir.

Ø Osmanlı Devleti askeri, ekonomik ve si­yasi alandaki çöküşü önlemek için Tanzimat ve Islahat Fermanları yayınlanmış fakat başarı el­de edilememiştir. Bunun yanında 1876 yılında 1. Meşrutiyet, 1908 yılında II. Meşrutiyet ilan edilmiştir. Meşruti yönetime geçişin tam anla­mıyla sağlanamaması, ülke içerisinde karışık­lıklara neden olmuştur. Bu karışıklıklardan ya­rarlanan Avusturya, Bosna-Hersek'i işgal et­miş, Bulgaristan bağımsızlığını ilân etmiş, İtal­ya ise Trablusgarp’ı işgale başlamıştır.

Trablusgarp Savaşı (1911-1912)

Nedenleri:

v İtalya'nın hammadde ve pazar arayışı,

v Osmanlı Devleti'nin güçsüz bir durumda olması,

v Trablusgarp’ın önemli yeraltı kaynakları­na sahip olması ve coğrafi olarak İtalya'ya ya­kın olması.

• Osmanlı Devleti'nin donanmasının güç­süz olması, Mısır'ın İngilizlerin elinde olmasıyla Trablusgarb'a kara bağlantısının olmamasın­dan dolayı başarısız olunmuştur. Bu sırada Bal­kan Savaşlarının başlaması ile birlikte Osmanlı Devleti barış istemek zorunda kalmıştır.

Uşi Antlaşması (1912)

Trablusgarp ve Bingazi İtalyanlara bırakıl­mıştır.

UYARI: Böylece Osmanlı Devleti, Kuzey Afrika'daki son toprağını da kaybetmiştir.

Rodos ve Oniki Ada, Balkan Savaşları bi­tinceye kadar geçici olarak İtalyanlara bıra­kılmıştır.

Trablusgarp bölgesinde yaşayan halk ha­life yoluyla Osmanlı Devleti'ne bağlı kalarak, kültürel bağ devam ettirilmiştir.

BALKAN SAVAŞLARI (1912-1913)

I. BALKAN SAVAŞI

Nedenleri:

o Fransız İhtilali ile birlikte yayılan milliyet­çilik akımının Osmanlı Devleti'ne olumsuz etkisi.

o Avrupa devletlerinin, Osmanlı içerisinde yaşayan azınlıkları kışkırtması

o İngiltere'nin, Rusya'yı Osmanlı üzerinde­ki politikasında serbest bırakması (Panslavizm)

o Osmanlı Devleti'nin merkezi gücünün zayıflaması

o Osmanlı Devleti; Bulgaristan, Yunanis­tan, Karadağ ve Sırbistan'la mücadele etmiştir.

o Osmanlı Devleti, dört cephede yaptığı mücadelede başarısız olmuştur. Başarısız ol­masının nedeni, ordu içerisinde karışıklıklar ol­ması ve cephelere askeri gücün gönderilememesidir.

LONDRA ANTLAŞMASI (1913)

Midye-Enez hattının batısında kalan topraklar, Balkan devletlerine bırakılmıştır. (Edirne, Kırklareli...)

• Ege adalarının geleceği büyük devletlerin eline bırakılmıştır.

I. Balkan Savaşı devam ederken Arna­vutluk bağımsızlığını ilan etmiştir

.

Osmanlı Devleti'nden ayrılan son Balkan Devleti Arnavutluk'tur.

Sonuçları:

• Osmanlı Devleti, Ege adalarındaki ege­menliğini kaybetmiştir.

Bulgaristan büyük topraklara sahip olarak, Ege denizine kıyısı olmuştur.

• Bab-ı Ali Baskını ile İttihat ve Terakkiciler Osmanlı yönetimini tamamen ellerine geçirmiş­lerdir.

Balkanlarda Türkler azınlık durumuna düşmüş ve günümüze kadar sürecek olan azın­lık sorunu ortaya çıkmıştır.

Bu dönemde Balkanlardan Anadolu'ya büyük göçler olmuştur. Bu göçler Anadolu'da ekonomik ve toplumsal sorunları da beraberin­de getirmiştir.

II. BALKAN SAVASI

Nedenleri:

· I. Balkan Savaşı sonucunda, Balkanlar­daki otorite boşluğu.

· Bulgaristan'ın fazla toprak almasıyla bir­likte, diğer Balkan devletlerinin bu duruma tep­kisi

· Balkan topraklarının, Balkan devletleri arasında paylaşılamaması

· Romanya'nın Bulgaristan'a saldırması ile savaş başlamıştır. I. Balkan Savaşı sonu­cunda fazla toprak alan Bulgaristan'a karşı diğer Balkan Devletleri'nin mücadelesinde, Bul­garistan mağlup olmuştur.

UYARI: Bu karışıklıklardan yararlanan Osmanlı devleti, kaybetmiş olduğu Edirne ve Kırklareli'ni geri almıştır.

II. BALKAN SAVAŞI’NDAN SONRA YAPILAN ANTLAŞMALAR

BÜKREŞ ANTLAŞMASI (10 AĞUSTOS 1913)

• Bulgaristan ile Balkan devletleri arasın­da imzalanmıştır.

ÖNEMİ: Bulgaristan’ın almış olduğu toprakları, Balkan Devletleri arasında paylaşılmıştır

İSTANBUL ANTLAŞMASI (10 EYLÜL 1913)

• Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasın­da imzalanmıştır.

ÖNEMİ: Edirne ve Kırklareli Osmanlı Devleti'nde kalmıştır.

• Bulgaristan'da yaşayan Türkler azınlık durumuna düşmüş ve Türklerin eğitim, din ve dil hürriyeti sağlanmıştır.

ATİNA ANTLAŞMASI (14 KASIM 1913)

  • • Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında yapılmıştır
  • Yunanistan'da kalan azınlık konumunda­ki Türklere bazı haklar verildi.
  • ÖNEMİ: Osmanlı Devleti Girit ve Ege Adalarının Yunanistan'a ait olduğunu kabul etmiştir. (Gökçeada ve Bozcaada hariç)

İSTANBUL ANTLAŞMASI (1914)

  • Osmanlı Devleti ile Sırbistan arasında ya­pıldı.
  • İki ülke arasında ortak sınır kalmadığı için görüşmelerde Sırbistan'da kalan Türklerin hakla­rı ve taşınmaz mallarının durumları karara bağ­landı.

Balkan Savaşlarının Genel Sonuçları

Ø Osmanlı Devleti Balkan topraklarındaki hâkimiyetini kesin olarak kaybetti.

Ø Balkanlardaki Türkler azınlık durumuna düştü ve günümüze kadar devam eden Balkan Türkleri sorunu ortaya çıktı.

Ø Bugünkü batı sınırımız büyük ölçüde bel­li oldu.

Ø Balkan topraklarındaki siyasi denge bo­zuldu.

Ø Balkanlardaki Türk nüfusu, yapılan göçler nedeniyle azalırken Anadolu'daki Türk nüfusu arttı.

Ø Türk ordusunda yenilik gereksinimi orta­ya çıktı.

I. DÜNYA SAVAŞI (1914-1918)

Savaşın Sebepleri

1. Sömürge rekabeti: Sanayi İnkılâbı sonu­cunda gelişen sömürgecilik anlayışı ile devletlerin hem sanayileri için gerekli olan ham maddeyi bul­mak hem de ürettikleri malları satmak için sömür­ge arayışına başlamaları,

2. Almanya - Fransa çekişmesi: Fran­sa'nın 1871 yılında Almanya'nın eline geçen taş kömürü yataklarıyla ünlü Alsas - Loren bölgesini geri almak istemesi,

3. Balkanlardaki çekişme: İngilizlerin Bal­kanlarda Rusları serbest bırakması ve Rusya'nın Panslavizm politikası ile Avusturya - Macaristan imparatorluğu içerisinde yaşayan Slav ve Orto­doks asıllı milletleri kendi yanına çekmek istemesi,

4. Devletlerarası bloklaşma: Avrupa dev­letlerinin çıkarları doğrultusunda kendi aralarında bloklaşmalarıdır.

Bunlar;

Üçlü İtilaf (Anlaşma) Devletleri: İngilte­re, Fransa, Rusya,

Üçlü İttifak (Birleşme) Devletleri: Al­manya, Avusturya - Macaristan imparatorluğu İtalya'dır.

Savaşın Başlaması ve Gelişmesi

I. Dünya Savaşı'nı başlatan olay, 28 Ha­ziran 1914'te Saraybosna'yı ziyaret eden Avusturya - Macaristan veliahdının, bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesidir. Bunun üzerine, 28 Temmuz 1914'te Avusturya, Sırbistan'a savaş ilan etti. Böylece I. Dünya Savaşı fiilen başlamış oldu Bunun üzerine Rusya, Almanya, İngiltere ve Fransa savaşa girdiler, İtalya önce tarafsız kaldı sonra da itilaf Devletlerinin yanında savaşa girdi.

OSMANLI DEVLETİ KİMİN YANINDA

Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'na girmesini istemeyen İtilaf Devletleri bu nedenle Osmanlı Devleti'ne kapitülasyonları kaldırmayı ve ekonomik alanda yardım etmeyi vaadettiler. An­cak Almanya, Osmanlı Devleti'nin kendi yanında savaşa girmesini sağlamak amacıyla Osmanlı devlet adamları ile gizli görüşmelere başladı.

Osmanlı Devleti savaşın başlamasıyla birlikte tarafsızlığını ilan etti. Trablusgarp ve Bal­kan Savaşlarından yenik çıkan Osmanlı Devleti yeni bir savaşa hazır değildi.

Osmanlı Devleti'nin Savaşa Girmesinin Sebepleri

1. Kaybettiği yerleri geri almak istemesi,

2. İngiliz, Fransız ve Rus sömürgesi altında yaşayan Müslüman milletleri bağımsızlıklarına kavuşturmak istemesi,

3. Siyasi yalnızlıktan kurtulmak istemesi,

4. İngiltere, Fransa ve Rusya'nın Osmanlı Devleti'ne karşı düşmanca politikalar izlemesidir.

Almanya'nın Osmanlı Devleti'ni kendi ya­nında savaşa katmak istemesinde;

1. Savaşı daha geniş alanlara yayarak sa­vaş yükünü hafifletmek istemesi,

2. Osmanlı Devleti'nin jeopolitik konumun­dan yararlanmak istemesi,

3. Osmanlı halifesinin dinî gücünden yarar­lanmak istemesi,

4. Rusya'ya, Boğazlar yoluyla yardımda bu­lunulmasını engellemek istemesi etkili oldu..

Osmanlı Devleti'nin Almanya yanında sa­vaşa katılmasında;

1. Savaşa Almanya'nın yanında girerse önemli kazançlar elde edeceğini düşünmesi,

2. Osmanlı subaylarının Almanya'ya duy­dukları hayranlık etkili oldu.

3- 2 Ağustos 1914'te Osmanlı Devleti ile Al­manya arasında gizli bir antlaşma yapıldı. Daha sonra Goben ve Breslav zırhlılarının Türk suları­na sığınarak Rus limanlarını bombalamaları üze­rine Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı'na resmen girmiş oldu (12 Kasım 1914).

Osmanlı Devleti'nin Savaştığı Cepheler

Kendi Sınırları İçinde

Kendi Sınırları Dışında

Kafkas Cephesi

Makedonya Cephesi

Kanal Cephesi

Irak Cephesi

Çanakkale Cephesi

Galiçya Cephesi

Hicaz - Yemen Cephesi

Romanya Cephesi

Suriye - Filistin Cephesi

Kafkasya Cephesi

§ Enver Paşa tarafından Rusya'ya karşı açıldı.

§ Kafkasları ele geçirerek Orta Asya Türk­leri ile bağlantı kurmak,

§ Hazar Denizi'nin doğusundan hareket ederek İngiltere denetimindeki Hindistan'a saldır­mak,

§ Kafkasya'daki petrol yataklarının kontro­lünü ele geçirmek istenmesidir.

§ Enver Paşa yönetimindeki Türk ordusu Kafkasya'dan Rusya üzerine taarruza başladı. Ancak şiddetli kış şartları sebebiyle pek çok Türk askeri şehit oldu. Bu durumu değerlendiren Rus­lar Erzurum, Muş, Bitlis ve Erzincan'ı ele geçirdi. Daha sonra Kafkas Cephesi'ne atanan Mustafa Kemal, Ruslara karşı başarı kazanarak Muş ve Bitlis'i işgalden kurtardı (1 Nisan 1916).

§ Rusya 3 Mart 1918 tarihinde Brest Litowsk Antlaşması'nı imzalayarak savaştan çe­kildi. Antlaşma sonucunda Rusya, Kars, Arda­han ve Batum'u Osmanlı Devleti'ne bıraktı.

Irak Cephesi

§ İngiltere'nin, Türk kuvvetlerinin Hindis­tan'ı tehdit etmesini önlemek,

§ Bölgedeki petrol yataklarını ele geçirmek

§ Rusya ile birleşip bölgedeki Türk kuvvet­lerini etkisiz hale getirmek istemeleridir.

§ İngiltere, Güney Irak'a ve Aden'e asker çıkardı. Ancak Kutül-Amare adı verilen bölgede Türk kuvvetleri tarafından durduruldu.

§ Bölgeye yeni kuvvetler gönderen İngiliz­ler Bağdat'ı ele geçirerek Musul'a kadar ilerledi.

Kanal Cephesi

§ Osmanlı Devleti tarafından Mısır'ı ele ge­çirmek amacıyla İngiltere'ye karşı açıldı.

§ İngiltere askerî ve teknolojik açıdan üstün olduğu için Türk kuvvetlerini yenilgiye uğrattı.

Suriye - Filistin Cephesi

§ Süveyş Kanalı'ndan kuzeye doğru ilerleyen İngiltere'yi durdurmak için açıldı. Türk ordusunun başında Alman General Liman Van Sanders bulunuyordu. Alman generalin başarısız olması üzerine cepheye gönderilen Mustafa Kemal İngiliz kuvvetleri karşısında Türk askerlerini esir düşmekten kurtardı.

§ Bu cepheler Mondros Ateşkes Antlaşması ile kapandı.

Mustafa Kemal I. Dünya Savaşı'nda sırasıyla Çanakkale Cephesi, Kafkas Cephesi ve Suriye Cephesi'nde görev almıştır.

Hicaz-Yemen Cephesi:

  • Osmanlı kuvvetleri kutsal toprakları koru­mak amacıyla İngilizlerin kışkırttığı Araplarla savaştı. Bu cephelere yardım ulaştırılamaması sebebiyle Osmanlı Devleti başarılı olamadı

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ

Ø Yıl 1915. İngiltere'nin başını çektiği İtilaf kuvvetleri, Çanakkale boğazını zorlayarak İstanbul'u işgal etmek, Rusya’ya yardım sağlamak ve savaşı kısa yoldan bitirmek amacıyla harekete geçerler.

Ø 18 Mart 1915’teki deniz harekâtında hüsrana uğrayan İtilaf Devletleri 25 Nisan günü Gelibolu

Ø Yarımadası'na asker çıkarırlar ve sekiz buçuk ay sürecek kara muharebeleri başlamış olur.

Ø 15 Şubat: Kraliyet donanması Kumkale'den saldırıya geçti.

Ø 18 Mart: Müttefik devletler, mayınlara çarpmak suretiyle altı gemisini kaybetti.

Ø 25 Nisan: Anzak askerleri hücuma geçti.

Ø 6 Ağustos: Müttefik devletler yeniden saldırıya geçti.

Ø Müttefik devletler Çanakkale Boğazını geçeceklerine ve hedeflerine ulaşabileceklerine inanıyorlardı.

Ø Tarihin belki de en kanlı, en dramatik ve Türklerin kahramanlık destanlarıyla dolu bu savaşlar, İngiliz, Avusturalyalı, Yeni Zelandalı ve Fransız birliklerinin amaçlarına ulaşamayıp geri çekilmeleriyle son bulur.

Ø 19 Mayıs 1915 tarihinde Anzak Cephesini yarmak için başlattığımız cephe saldırısı ve Avustral­yalıların, Boyun mevkiini ele geçirmek için 7 Ağustos 1915 tarihinde yaptıkları karşı saldırı savaşların en ölümcül olaylarıdır.

Ø Tarihin en büyük savunma savaşlarından biri Gelibolu Yarımadası'nda yapıldı. Genç, Tümen komutanı Mustafa Kemal'in azmi düşmana ilerleme imkânı vermedi. 25 Nisan 1915ten itibaren yan düşman saldırılarına karşı 19.Tümen Komutanı Mustafa Kemal önce Arıburnu sonra Conkbayırı, Kireçtepe ve Anafartalar’da düşmanı yenilgiye uğrattı. Bu zaferler Arıburnun'da Mustafa Kemal'in ‘’Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar gelebilir." emriyle bütünleşen Türk askerinin eseridir

Çanakkale Savaşı'nın Nedenleri

  • İtilaf Devletleri'nin, zor durumda bulunan Rusya'ya erzak ve cephane yardımını boğazlar yoluyla sağlamak istemesi.
  • İstanbul’u alarak Osmanlı Devleti’nin savaş dışı bırakılmak istemesi.
  • Balkan Devletleri’ni kendi yanlarında savaşa sokarak Balkanlarda Almanlara karşı yeni bir cephe açmak istenmesi.

Çanakkale Savaşı'nın Sonuçları

  • Dünya Savaşı'nın uzamasında etkili oldu.
  • İngiltere ve Fransa'dan yardım alamayan Rusya'da karşılıklar çıktı. Çarlık Rusyası yıkıldı.
  • Mustafa Kemal'in Türk halk tarafından tanımasına neden oldu.
  • Bu zafer, kurtuluş savaşımızın güç kaynağı oldu

1914'te başlayan I. Dünya savaşı dört yıl sürdü. Amerikan kuvvetlerinin savaşa girmesiyle Almanların batı cephesi çöktü. Böylece Almanya, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan ve Osmanlı Devleti’nin içinde yer aldığı İttifak Devletleri yenildi.

I.Dünya Savaşı’nın Sonuçları:

· ABD'nin savaşa girmesi ile savaş, İtilaf Devletleri lehine sonuçlanmıştır.

· Milyonlarca insan hayatını kaybetmiş, dünya barışı tehlikeye girmiştir.

· Avusturya-Macaristan, Osmanlı Devleti,Rus Çarlığı Alman İmparatorluğu yıkıldı.İmparatorlukların yerine milli devletler kuruldu.

· Litvanya, Çekoslovakya, Polonya, Macaristan, Türkiye devletleri kuruldu,

· Dünya barışını korumak için Cemiyet-i Akvam(Milletler Cemiyeti) kuruldu,

· Dünyaya faşizm, sosyalizm gibi düşün­ce akımları yayılarak, yeni yönetim şekilleri or­taya çıkmıştır.

· Dünyadaki siyasi ve askeri güç dengele­ri değişmiştir.

· Dünya Savaşı'ndan en karlı çıkan devletler İngiltere ve Fransa oldu,

DÜNYA BARIŞI NASIL KORUNACAK?

Wilson İlkeleri (8 Ocak 1918)

Bu ilkelerin yayınlanma amacı, dünya ba­rışını sağlamak, ülkeler arası mücadelelere son vermektir. Wilson ilkelerine göre;

• Bütün milletler, kendi geleceğine kendisi karar verecektir.

• I. Dünya Savaşı'nda yenen devletler, yeni­lenlerden savaş ve toprak tazminatı almaya­caktır.

• Dünya barışını tehdit eden silahlanmaya son verilecektir.

• Devletlerarası barışı sağlamak için Mil­letler Cemiyeti kurulacaktır.

Wilson ilkeleri görünürde dünya barışını sağlamaya yöneliktir. Fakat sömürgeci dev­letler bu ilkeleri kendi lehlerine çevirmişlerdir. Bunun yanında Wilson ilkelerine uymayarak, kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmiş­ler ve dünya barışını tehlikeye sokmuşlardır.

Paris Barış Konferansı (18 Ocak 1919)

• I. Dünya Savaşı sonucunda, yenilen dev­letlerin durumlarını görüşmek ve yapılacak olan barış antlaşmalarının esaslarını tespit için kon­ferans düzenlenmiştir.

• Bu konferansta barış görüşmelerinin ya­pılması beklenirken, Osmanlı Devleti'nin top­rakları paylaşılmış, Batı Anadolu toprakları, Yunanistan'a bırakılmıştır.

UYARI! Batı Anadolu'nun İtalya yerine Yunanis­tan'a bırakılmasının nedeni, güçlü bir İtal­ya'nın Akdeniz'de varlığının İngiltere'nin sö­mürge yollarını tehdit edebileceği düşünce­sidir. Güçlü bir İtalya yerine, güçsüz olan Yu­nanistan tercih edilmiştir.

UYARI! Avrupa devletleri, kendi çıkarları doğrultu­sunda hareket etmişlerdir. Batı Anadolu'nun Yunanistan'a bırakılması Yunanistan'ın İz­mir'i işgaline zemin hazırlamıştır.

Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918)

Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşından yenik çıktıktan sonra, ölüm fermanı olan Mond­ros Ateşkes Antlaşmasını imzalamak zorunda kalmıştır.

İtilaf Devletleri savaş devam ederken, Osmanlı Devleti'nin topraklarını kendi araların­da paylaşmışlardı. Artık Mondros Antlaşması ile birlikte, Osmanlı Devleti'nin toprakları res­men işgale hazır hale gelmiştir.

Bu antlaşmaya göre;

• Boğazlar bütün devletlere açık olacak ve yönetimi İtilaf devletlerinde bırakılacak.

• Osmanlı ordusu terhis edilecek ve ordu­ya ait cephaneye el konulacak.

• Ulaşım yolları İtilaf Devletleri'nin deneti­mine bırakılacak.

• Donanma, İtilaf Devletleri'nin kontrolün­de olacak.

• İtilaf Devletleri, güvenliklerini tehdit ede­cek bir durumda karşılaşırsa, herhangi stratejik bir bölgeyi işgal edebilecekti. (7. madde)

• Doğu Anadolu'daki 6 ilde(Bitlis, Erzurum, Sivas, Diyarbakır, Elazığ, Van-BESDEV) karışıklık çıkar­sa, İtilaf Devletleri buraları işgal edebilecekti (24. madde)

ÖNEMİ:

o Osmanlı Devleti fiilen sona ermiştir.

o Osmanlı Devleti, boğazlar üzerindeki hakimiyetini kaybetmiştir.

o Anadolu toprakları işgale açık hale gel­miştir.

o Osmanlı ordusunun terhis edilmesi, ula­şım ve iletişim bölgelerin kaybedilmesi, donan­manın İtilaf devletlerinin elinde olması Osmanlı Devleti'ni savunmasız bırakmıştır.

o İtilaf Devletleri 7.madde ile birlikte işgal­lere zemin hazırlamıştır.

o 24. madde ile Doğu Anadolu Bölgesi'nde bir Ermeni devleti kurmak amaçlanmıştır.

İtilaf Devletleri'nin, bu ateşkes antlaşma­sından sonra Anadolu'yu işgallere başlama­sı asıl emellerini ortaya koymuştur.

I. Dünya Savaşı Sonunda Yapılan Barış Antlaşmaları

· Versay Antlaşması: Almanya ile İtilaf Devletleri arasında

· Sen Jermen Antlaşması: Avusturya ile İtilaf Dev­letleri arasında

· Nöyyi Antlaşması Bulgaristan ile İtilaf Devletleri arasında

· Triyanon Antlaşması: Macaristan ile İtilaf Devletleri arasında

· Sevr Antlaşması: Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanmıştır.(10 Ağustos 1920)

· ÖNEMLİ! Ancak İtilaf Devletleri I. Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı Devleti’ni aralarında nasıl paylaşacaklarına karar veremediklerinden Sevr Antlaşması hazırlanıncaya kadar ön antlaşma olan Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzaladılar.

DÜNYA HEPİMİZİN

Dünya Sağlık ÖrgütüWHO)

• 1946yılında kurulan bu örgüt, verem, çiçek, AİDS, hepatit gibi salgın hastalıklarla mücadele etmektedir.

• 1947 yılında Türkiye bu kuruluşa katılmıştır.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü(FAO)

• Dünyadaki doğal kaynakların azalması, tarımsal üretimin düşmesi, küresel ısınmayla birlikte gelen kuraklıklar bu örgütün kuruluşun­da etkili olmuştur.

• Dünyadaki en önemli sorun olan açlığa karşı önemli tedbirler almaktadırlar. Günümüz­deki yoksul ülkelere besin yardımı yapmakta ve bu yardımları teşvik etmektedirler

ÇEVRE KİRLİLİĞİ

Ø İnsanın doğaya hâkim olma sürecinde ha­va, su ve toprak kirliliği önemli derecede art­mıştır.

Ø Toprak kirliliğine neden olan bilinçsizce gübreleme ilaçlama ve sanayi kuruluşlarının atıkları topraktaki canlı ve bitkilere zarar ver­mektedir.

Ø Bilinçsiz bir şekilde ormanların kesilmesi erozyon ve toprak kayıplarına neden olmakta­dır. Bu durum suların kirlenmesine ve tarım topraklarının azalmasına neden olmaktadır.

Ø Hava kirliliğine neden olan sanayinin gelişmesi ile birlikte fabrikaların açılması, bu fabrikalardan çıkan kimyasal zararlı gazlar, otomobillerden çıkan gazlar insan sağlığını tehdit etmektedir. Hava kirliliği solunum sistemi hastalıkları ve akciğer kanserine yol açmakta­dır.

Ø Su kirliliğine neden olan sanayi atıkları, zehirli madde atıkları suda yaşayan canlılara zarar vermektedir. Türkiye'de bulunan Marma­ra denizi, Haliç ve İzmir Körfezi'nde su kirliliği görülmektedir. Bu kirliliğin nedeni, insanların bilinçsizce bu suları kirletmeleridir.

Çevre Kirliliğine Karşı Alınması Gereken Önlemler

Ø Zararlı yakıt kullanımı yerine jeotermal ve güneş enerjisi tercih edilmelidir.

Ø Yeşil alanların tahrip edilmesi önlenmeli, ağaçlandırma çalışmalarına ağırlık verilmelidir.

Ø Sanayi tesislerinin, verimsiz topraklar üzerine kurulması ve zararlı atıkları arıttıktan sonra doğaya bırakılmalıdır.

Ø Gübreleme ve ilaçlama konusunda in­sanlar bilinçlendirilmelidir.

Ø Sanayide dönüşümü olan cam, karton gibi maddeler kullanılmalıdır.

GREENPEACE

Ø Greenpeace küresel çevre sorunlarına dikkat çekmek, yeşil ve barış dolu bir gelecek için çözümler bulunmasını zorlamak amacıyla şiddet içermeyen farklı eylemlere başvuran ve kampan­yalar yürüten bağımsız bir örgüttür.

Ø Greenpeace hükümetlerden, şirketlerden veya siyasi partilerden maddi destek aramamak­ta veya kabul etmemektedir.

Ø Greenpeace bu amaçla;

Ø Okyanuslar ve yaşlı ormanların korunması,

Ø İklim değişikliğini durdurabilmek için fosil yakıtların kademeli olarak sonlandırılması ve ye­nilenebilir enerjilerin teşvik edilmesi,

Ø Nükleer silahlanma ve nükleer kirliliğe son verilmesi,

Ø Zehirli kimyasal maddelerin ortadan kal­dırılması,

Ø Genleri ile oynanmış organizmaların do­ğaya bırakılmasının önlenmesi çalışmalarını yü­rütmektedir.

TERÖR VE SAVAŞ

Ø Terör; baskı, şiddet ve korku yoluyla siya­si, sosyal ekonomik, hukuki düzeni bozmaya yönelik eyleme denir. Terör uluslararası barışı tehdit eden önemli bir unsurdur. Terörün temel amaçları içerisinde, mevcut devlet yönetimini yıpratmak ve devlet otoritesini zayıflatmak var­dır.

Ø Uluslararası çıkar çatışmaları, gruplaş­malar, hammadde ve pazar arayışı, ekonomik ve siyasi mücadeleler 20. yy'ın başından itiba­ren başlayan I. Dünya Savaşı'nın nedenleridir. Bu savaşta milyonlarca insan hayatını kaybet­miştir. Okullar, evler, hastaneler köprüler yıkıl­mış, açlık, yokluk ve salgın hastalıklar baş gös­termiştir.

Ø 20. yy’in ortalarına gelindiği zaman II. Dün­ya Savaşı çıkmış yine milyonlarca insan haya­tını kaybetmiştir.

Ø Görülüyor ki savaş, insan hayatını önem­semeyen, dünya barışını bozan, açlık ve yok­sulluk getiren bir olaydır. Dünyada görülen bu uluslararası sorunları, barışçı yollarla çözmek, bu savaşların kötü sonuçlarına çözüm getir­mek için uluslararası örgütler kurulmaya başla­mıştır.

Birleşmiş Milletler

Ø Birleşmiş Milletler 1945 yılında kurulmuş­tur. ABD, İngiltere, Sovyetler Birliği ve Çin'in ön­cülüğünde kurulan bu örgüt, dünya barışı ve güvenliğini sağlamak için çalışmalar yapmıştır.

Ø Birleşmiş Milletlerin amaçları arasında;

• Uluslararası ilişkileri pekiştirmek,

• Ekonomik, sosyal, kültürel ve toplumsal sorunlar konusunda uluslararası işbirliği sağlamak.

Uluslararası insan haklarının korunma­sında uzlaşmacı bir tavır sergilemektedir.

Ø Birleşmiş Milletler, dünya barışını ve gü­venliğini sağlamak amacıyla kurulmasına rağ­men, kuruluşundan günümüze kadarki dönem­de ortaya çıkan savaşlar ve savaşın olumsuz sonuçları karşısında yeterliliği tartışılmaktadır.

Ø 1970-1989 yılları arasında Bulgaristan'ın kendi ülkesinde 1,5 milyon Türk ve diğer farklı ırktan topluluklara karşı yapmış olduğu asimi­lasyon hareketi ve zorunlu göç ettirmelerine kar­şı Birleşmiş Milletler tarafından gerekli önlemler alınmamıştır. Bunun yanında ABD ve müttefik­leri olan güçlerin Irak'ta, bir milyon beş yüz sivil insanı öldürmesine, Rumların 1974 yılında Türklere karşı yaptıkları katliamlara Birleşmiş Milletler yetersiz kalmıştır.

NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması)

Ø 1949 yılında kurulan NATO, uluslararası siyasi, ekonomik ve önemli alanlarda işbirliğini ve dayanışmayı güçlendirmek için önemli çalışmalar yapmaktadır.

Ø Belçika, İngiltere, Kanada, Danimarka, İtalya, Portekiz, Türkiye, ABD, Hollanda gibi devletler NATO'ya üyedir. Türkiye NATO'ya 1952 yılında girmiştir.

Ø Dünya barışını korumak için dünyanın bir­çok yerinde önemli görevler üstlenmiştir.

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO)

Ø 1946 yılında kurulan UNESCO, Birleşmiş Milletlere yardımcı bir kuruluştur.

Ø Bu örgütün kuruluş amacı, uluslararası alanda bilim, kültür ve eğitim alanlarındaki sorunlara çözüm bulmaktır. Eğitim ve öğretimin dünya çapında yaygınlaştırılması, bilgi ve iletişim alanlarında sosyal düzenlemeler, uluslara­rası bilim ve teknolojik olanakların ortaya konması, ortak kültür miraslarının korunmasında önemli çalışmalar yapmaktadır.

Ø Türkiye, UNESCO'ya üyedir.

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNİCEF)

Ø 1946 yılında kurulan bu örgüt, savaşların olumsuz sonuçları karşısında önlemler almak için önemli çalışmalar yapmaktadır.

Ø Savaşlarla birlikte ortaya çıkan yoksulluk, kıtlık, sağlık sorunları, beslenme ihtiyaçları gibi Konularda çocuklara yardım etmektedir. Bunun yanında yeni doğan, büyümekte olan gençlerin sorunlarına da çözüm aramaktadır.

Avrupa Birliği (AB)

Ø 1958 yılında, Almanya, Belçika, Fransa, Hollanda, İtalya ve Lüksemburg'un Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) olarak kurmuş oldu­ğu bu birlik, daha sonraları Avrupa Birliği (AB) adını almıştır.

Ø İlk olarak kömür ve çelik alanlarında eko­nomik işbirliği şeklinde atılan adımlar, daha sonra uluslararası ekonomik, sanayi, siyaset, insan hakları ve dış politika çerçevesinde geliş­meye başlamıştır.

Ø Avrupa Birliğine üye ülkeler, kendi aralarındaki işbirliği ile hareket etmektedir. Eğitim, bilim, teknoloji, sanayi alanlarında ortak fikirler ileri sürerek büyük gelişmeler sağlamışlardır.

Ø Türkiye Avrupa Birliği üyesi değildir. Fakat tam üyelik için gerekli girişimlerde bulunmakta­dır.

Uluslar Arası Para Fonu (IMF)

Ø 1944 yılında kurulan bu örgüt, uluslar­arası ekonomik sistemin işlemesinde ortaya çı­kan sorunları çözmek ve ekonomik sıkıntı çe­ken devletlere kredi sağlamak amacı ile kurul­muştur.

Ø Dünya Savaşı’ndan sonra birçok devlet ekonomik sıkıntılar çekmiştir. Bu sıkıntıları gidermek için maddi kaynaklara ihtiyaç duyan devletler bazı şartlar karşılığında IMF'den para almaktadır.

Ø Türkiye ekonomik yardıma ihtiyaç duy­duğu için, İMF'den ekonomik yardım almıştır.

Ø Dışa bağımlı olmadan ekonomik planlar ortaya koymak için, çağdaş bilim ve teknolojik gelişmeler, üretim artışı kalkınma planları gibi konularda mali atılımlar yapmalıyız

NEDEN YAŞATMALIYIZ? İNSANLIĞIN ORTAK MİRASLARI

Ø Miras, nesilden nesile gelecek kuşaklara aktarılan maddi ve manevi her şeydir.

Ø Düşünce, sanat ve edebiyat ürünü, doğal zenginlikler, tarihi eserler ve bilim insanlığın ortak mirası olarak değerlendirilir. Bilimsel, sanatsal ve teknolojik ürünler sadece ortaya çıktığı toplumun değil, bütün insanlığın malıdır. Bir toplumda ortaya çıkan ürünler, kültürler arası etkileşim yoluyla bütün toplumlara yayılır. Bu nedenle ürünler insanlığın ortak mirası ola­rak değerlendirilir.

Ø İnsanlığın ortak miraslarından bazısını ele alalım.

a) İnsanlığın Sanat Mirası

Ø İnsanların; doğayı, düşünce ve duyguları kendinden bir şeyler katarak ortaya koymuş olduğu özgün ürünlere sanat denir. Roman, öy­kü, tiyatro, mimari, müzik vb. sanat dalları var­dır.

Ø Sanat anlayışı İlk Çağdan günümüze ka­dar gelişme göstermiş ve gelişmeye devam et­mektedir. İlk olarak insanlar mağara duvarları­na resimler çizerek sanat eserleri ortaya koy­muşlardır. Hindistan, Anadolu, Mezopotamya ve Çin Uygarlıkları dönemindeki sanatsal faali­yetler diğer kültürleri de etkilemiştir.

Ø Türkiye'de, çevremize baktığımız zaman Anadolu Selçuklu devleti ve Osmanlı devleti döneminden kalan mimari eserleri görmekte­yiz. Bu yapılar, bizlere kalmış olan miraslardır. Bizlere düşen görev bu eserleri korumaktır.

b) İnsanlığın Düşünce Mirası

Ø İnsanlar, doğaya hâkim olmak için müca­dele ederken çevresindeki olayları iyi gözlem­leyerek, olaylar arasında ilişki kurmuştur. Bu gözlemlerden etkilenerek düşünce hayatı ge­lişmeye başlamıştır.

Ø İlk Çağ, Orta Çağ ve Yeni Çağ'daki yetişen bilim adamları düşünce hayatının gelişiminde önemli rol oynamışlardır.

Ø İlk Çağ'da; Tales, Sokrat, Konfüçyüs, Buda, Heraklit ve Aristo gibi bilim adamları yetişmiştir.

Ø Biruni, İbn-i Sina, İbn-i Rüşd, Harezmî, İmam Gazali ise İslam bilim adamlarıdır.

Ø 15. ve 16. yy. Avrupa'da görülen Röne­sans ve Reform hareketleri, Avrupa'nın düşün­ce yapısını değiştirmiştir. Aydınlanma Çağı ile insanlar pozitif bilimlere yönelmiş ve skolastik düşünce önemini yitirmiştir. Avrupa'daki bu gelişmeler, bütün dünyayı etkilemiştir.

c) İnsanlığın Bilim Mirası

Ø Dünyada var olandan yola çıkarak, deney ve gözlem yoluyla neden-sonuç ilişkisi içer­sinde incelenilerek ulaşılan kurallı bilgiler topluluğuna bilim denir.

Ø Bilim İlk Çağ’dan itibaren gelişmeye başlamıştır. Babiller'de görülen Astronomi ve Matematik alanındaki çalışmalar bütün dünyayı et­kilemiştir.

Ø Pascal, Dekart, Kopernik, Kepler, Galileo, Newton gibi bilim adamları Yeni Çağ’da yetişmiştir. Bu bilim adamları insanlığın ortak mirası olan bilime önemli katkılarda bulunmuşlardır.

Ortak Mirasın Önemi

v Bilim, sanat, edebiyat ve düşünce ürünle­rinden oluşan ortak miras tarih içinde farklı top­lumların katkısıyla oluştu. Toplumların ortaya koyduğu ürünler ve değerler üretildiği toplumla sı­nırlı kalmadı, bütün toplumlara yayıldı.

v Ortaya konan ortak miras ürünleri aynı zamanda bütün insanlığa yarar sağlamakta, top­lumların gelişmesine katkıda bulunmaktadır.

v Ortak mirastan yararlanma onu özenle ko­rumaya bağlıdır. Yaşayan kuşaklar ortak mirastan yararlanırken, onu korumakla da sorumludurlar.

Ortak Miras Özellikleri

v Geçmişten günümüze kadar, süregelen insanların birikiminden oluşur.

v Ortaya çıkan ürün, tek bir ulusun mirası değildir. Tüm uluslar bu mirastan yararlanabilir.

v İnsanlar ortak mirasın korunmasında duyarlı olarak, tüm insanlığa yarar sağlamalıdır.

v Ortak mirası korumak, geliştirmek ve nesillere aktarmak gereklidir.

Ortak Mirasa Nasıl Katkıda Bulunuruz?

v Ortak mirasa katkıda bulunulması ve ko­runması tüm insanlığın görevidir. Ortak mirasa kat­kıda bulunmak dünyada yaşanan sorunların çözü­müne de katkı sağlar.

v Günümüzde insanlık ortak mirasa daha da katkıda bulunarak eşitlik anlayışını geliştirmeye ça­lışmakta ve insanlık için sorun olan birçok olaya bi­limsel çözümler getirmektedir.

v Ortak mirasın korunması amacıyla da dün­yada birçok müze ve kütüphane kurulmuştur. Bu­ralarda geçmişteki ortak mirasın ürünleri sergilen­mekte ve insanlığın hizmetine sunulmaktadır.

v Ortak mirasın korunmasında faaliyet gös­teren önemli kuruluşlardan birisi de Dünya Anıtlar Vakfı'dır. Bu kuruluş tarihî alanları belirlemekte ve korunması için çeşitli önlemler almaktadır.

v Günümüzde üretilen teknik araçlar ve bil­gisayarlarda ortak miras ürünleri kayıt altına alınıp kopyaları saklanmaktadır. Bilgisayarlar istenilen bilgiye daha kolay ve çabuk ulaşılmasını sağla­maktadır.

v Ortak mirasın korunmasında devletlerin yasal düzenlemeler yapması ve bu konuda vatan­daşlarına küçük yaşlardan itibaren eğitim verme& de oldukça önemlidir.

v Ortak mirasın korunmasında en önemli et­ken mirasa bilinçli olarak katkıda bulunulması ve eğitimdir.

Dünya Miras Listesindeki Doğal ve Kültürel Varlıklarımız

1. İstanbul'un Tarihi Alanları

2. Göreme ve Kapadokya Milli Parkı

3. Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası

4. Hattuşaş (Boğazköy)

5. Nemrut Dağı

6. Xanthos - Letoon

7. Pamukkale - Hierapolis

8. Safranbolu şehri

9. Truva Arkeolojik Kenti