27 Eylül 2009 Pazar

ÜNİTE -3 TÜRK (7. SINIF) TARİHİNDE YOLCULUK- 5

LÂLE DEVRİ (1718 - 1730)

Osmanlı tarihinde 1718 Paşarofça Antlaşması ile başlayıp 1730 Patrona Halil isyanı ile sona eren devrine Lâle Devri denilir.

Lale Devri'nde özellikle kültürel alanda birçok ye­nilik yapılmıştır.

Yapılan yeniliklerde Avrupa ör­nek alınmıştır. Bu durum Osmanlı toplumunun düşünsel ve kültürel yapısında değişmeye yol açmıştır.

Padişah III. Ahmet ve sadrazam Nevşehirli Da­mat İbrahim Paşa devrin önemli devlet adamları­dır.

Bu dönemde yapılan ıslahatlar şunlardır:

1. Komşu ülkelerle barış siyaseti izlenmiş, İstan­bul'da saraylar, köşkler ve lale bahçeleri yapıl­mıştır.

2. Avrupa'ya ilk kez geçici elçilikler açılmıştır. Osmanlı Devleti bu gelişmeyle Avrupa siyasetini yakından takip etmeyi amaçlamıştı

3. Fransa'ya elçi olarak gönderilen Yirmisekiz Çe­lebi Mehmet Efendi, Fransa'da gördükleri ve önemini anladıkları matbaayı Osmanlı Devleti'ne getirmek için İstanbul'da İbrahim Müteferrika ile işbirliği yaparak ilk devlet matbaasını kurmuş­lardır (1727). Şeyhülislamdan alınan fetva ile bu matbaada dini kitapların dışındaki kitapların ba­sılması kabul edilmiştir. Dini kitaplar ise eskisi gi­bi elle yazılacaktı.

4. İstanbul'da çıkan yangınları söndürmek için Ye­niçeriler arasından Tulumbacılar Bölüğü adıyla ilk kez İtfaiye Bölüğü oluşturuldu.

5. İstanbul'da çini ve kumaş imalathaneleri açıldı.

6. İlk kez çiçek aşısı uygulandı.

7. Yalova'da kağıt fabrikası açıldı.

8. Bilgi kurulları oluşturularak Arapça'dan Türk­çe'ye kitaplar çevrildi, İstanbul'un çeşitli yerlerin­de kütüphaneler açıldı.

9. Sivil mimari gelişti. Avrupa mimarisi Osmanlı mi­marisini etkiledi (Barok mimarisi). Bu dönemde pek çok saray, kütüphane, köşk, çeşme ve ka­sırlar yapıldı.

Bunlar içinde en ünlüleri Sadabat Kasrı ve III. Ahmet Çeşmesidir.

Patrona Halil İsyanı ve Lâle Devri'nin Sonu

Lâle devri, ıslahatlarla birlikte özellikle saray çev­resi ve üst düzey idareciler için zevk ve eğlence devri olmuştur.

Lâle devri boyunca devam eden Osmanlı - İran savaşlarının getirdiği ekonomik bunalım karşı­sında saray çevrelerinin lüks ve eğlence içinde yaşaması halk arasında hoşnutsuzluk yaratmış­tır.

Patrona Halil adlı bir şahsın başlattığı isyan kısa zamanda büyüdü. Bu isyan sırasında Damat İb­rahim Paşa öldürüldü. III. Ahmet tahtan indirildi. Kağıthane ve Boğaziçi'ndeki yalılar ve köşkler yakıldı. Lâle bahçeleri tahrip edildi. Böylece Lâle Devri sona erdi (1730),

NOT: Lâle Devri, Osmanlı Devleti'nde batının üstünlüğü­nün kabul edildiği, batının örnek alınarak ıslahatla­rın yapıldığı ilk dönemdir.

I. MAHMUT VE HUMBARACI AHMET PAŞA (1730-1754)

III. Ahmet'ten sonra tahta geçen I. Mahmut önce­likle İstanbul'un asayişini sağladı. Patrona Halil ve arkadaşları yakalanarak idam edildi.

Osmanlı ordusunun Avrupa'nın çok gerisinde kaldığını gören I. Mahmut aslen Fransız olan ve Islamı kabul eden Humbaracı Ahmet Paşa'yı du­rumu düzeltmek için görevlendirdi. Bu dönemde;

Humbaracı Ahmet Paşa, ordunun topçu ve humbaracı ocaklarını Avrupai tarzda düzenledi. Avrupai tarzda subay yetiştirmek için Kara Mühendishanesi açıldı.

Maliyeyi düzeltmek için çalışmalar yapıldı.

III. MUSTAFA VE BARON DÖ TOT (1757-1774)

1757'de başa geçen III. Mustafa yaptığı ıslahatlarda, Macar asıllı Baron Dö Tot ile sadrazam Koca Ragıp Paşa'dan yararlanmıştır.

Bu dönemde yapılan ıslahatlar;

Baron Dö Tot, Topçu ocağını "Sürat Topçuları" adı altında savaşa hazırlamış, Tophaneyi düzene koymuş, ağır toplar yerine hafif ve hızlı toplar döktürmüştür.

Haliçte "Hendesehane" adıyla denizcilik ve top­çuluk öğretimi yapılan bir okul açıldı.

Deniz subayı yetiştirmek üzere Deniz Mühendishanesi açıldı (1773).

Maliye alanında çalışmalar yapıldı. İli. Mustafa dönemi 18. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin maliye­sinin en iyi durumda olduğu bir dönem olmuştur.

I. ABDÜLHAMİD VE HALİL HAMİT PAŞA (1774-1789)

Osmanlı - Rus savaşı nedeniyle duraklayan askeri ye­niliklere I. Abdülhamid zamanında sadrazam Halil Hamit Paşa'nın gayretleri ile yeniden başlandı. Bu dönemde;

Mühendishaneye bağlı bir İstihkâm Okulu açıldı.

Ulufe alım ve satımı yasaklandı.

Sürat Topçuları Ocağı geliştirildi.

Ege ve Karadeniz kıyılarına tersa­neler kuruldu.

III. SELİM VE NİZAM-I CEDİT (YENİ DÜZEN) (1789-1807)

Islahatların genel ismi Nizam-ı Cedid'tir. Avrupa tarzında Nizam-ı Cedid ordusu kuruldu. Bunların masrafını karşılamak için İrad-ı Cedid hazinesi kuruldu. Avrupa’dan öğretmen ve su­bay getirildi. Avrupa'ya ilk kez daimi elçi gönderildi

Kabakçı Mustafa İsyanı ve Nizam-ı Cedit'in Sonu

Nizam-ı Cedit hareketleri başta Yeniçeriler olmak üzere bir kısım çıkar çevrelerini rahatsız etti.

Nizam-ı Cedit ordusunun (1806 - 1812) Osmanlı - Rus savaşı sırasında İstanbul'da olmadığını fır­sat bilen bazı yeniçeriler Kabakçı Mustafa'nın önderliğinde ayaklandılar.

Nizam-ı Cedit Ocağı dağıtıldı. III. Selim tahtan indirilerek yerine IV. Mustafa'yı padişah ilan etti­ler (1807).

18. YÜZYILDA YAPİLAN ISLAHATLARIN GENEL ÖZELLİKLERİ

1. Osmanlı Devleti'nin bilim ve teknik alanında Av­rupa'nın gerisinde kaldığı kabul edilerek, Avrupa örnek alınmıştır. Bu dönemde yapılan ıslahatlar­da Avrupa'nın etkisi görülmektedir.

2. Gerilemeyi durdurmak için köklü ıslahatlar yapıl­mıştır.

3. Islahatlar padişahlar ve devlet adamları tarafın­dan gerçekleştirilmiştir. Islahatlar daha çok kişile­re bağlı kalmıştır.

4. Islahatlara karşı en büyük tepki yeniçerilerden gelmiştir.

5. Islahatlara karşı isyanlar çıkmış, çıkan isyanlar sonucunda yapılan ıslahatlar yarım kalmıştır.

6. Bu dönemde yapılan ıslahatlar 17. yüzyılda ya­pılan ıslahatlara göre daha köklü ve kalıcı ol­muştur.

7. Islahatlar sonucu birçok teknik makine ve buluş İstanbul'a gelmiş

19. YÜZYILDA YAPİLAN ISLAHATLAR

II. MAHMUT DÖNEMİ (1808-1839)

1. Kabakçı Mustafa isyanı'yla III. Selim tahttan indirilmiştir.

2. Alemdar Mustafa Paşa, III. Selim'i tekrar tahta geçirmek istemiş, onun öldürüldüğünü görünce II. Mahmut'u tahta geçirmiştir.

3 Alemdar Mustafa Paşa, ayanlarla SENED-İ İTTİFAK'ın (1808) im­zalanmasını sağlamıştır. Bununla, Osmanlı tarihinde ilk kez padişah yönettiği insanlara vergi ve askerlik konularında ödünler vermiş­tir.

II. MAHMUT'UN ISLAHATLARI

1. 1826'da Yeniçeri Ocağı'nı kaldırdı. (Vaka-i Hayriye –Hayırlı Olay)

UYARI: Bu olayla padişahlar yönetime yeniden egemen olmaya başladılar.

2. Yeniçeri Ocağı kaldırılınca yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adında yeni bir ordu kuruldu.

4. Harp Okulu açıldı.

5. Giysi konusunda memurlara zorunluluklar getirildi.

6. Eyaletler yeni valiliklere ayrılarak memurlar maaşlı duruma getirildi.

7. Müsadere(devletin ölen kişilerin mallarına el koyması ) yöntemi kaldırıldı.

8. Tımar sistemi kaldırıldı.

9. Divan kaldırıldı; Bakanlar Kurulu sistemine geçildi.

10. Muhtarlıklar oluşturuldu.

11. Posta örgütü oluşturuldu.

12. Karantina servisi kuruldu.

13. Askeri amaçla, yalnız erkeklerin sayıldığı nü­fus sayımı yapıldı..

14. İlk resmi Türk gazetesi yayınlandı. (Takvim-Vekaî).

15. İlköğretim zorunlu duruma getirildi.

16. İlk kez Avrupa'ya öğrenci gönderildi.

17. Edebiyat, tarih, tıp alanında fakülteler açıldı.

NOT: Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması, II. Mahmut’un ıslahatlarını rahat yapmasına olanak sağlamıştır.

ABDÜLMECİD DÖNEMİ

TANZİMAT FERMANI (1839)

1. Bu yüzyılda yapılan ıslahatların temeli Os­manlı devletinin bütünlüğünü korumak amacına dayanmıştır.

2. Fransa İhtilali'nin sonuçlarının etkisi, Tanzimat Fermanı'nın (Gülhane Hattı Hümayun] kabul edilmesini sağlamıştır.

3. Mustafa Reşit Paşa öncülük etmiştir.

UYARI: Bu fermanın en önemli özelliği Osmanlıtarihinde ilk kez, kanun gücünün padişah üzerinde olduğunun kabul edilmesidir.

4. Tanzimat Fermanı laik okullarla birlikte med­resenin varlığını da kabul ettiği için eğitimce ikiliğin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

5. Osmanlı halkının bütününün can, mal ve ırzının korunması devlet güvencesine alınmıştır.

6. Vergiler gelire göre alınacaktır.

7. Askerlik ocak olmaktan çıkmış, zorunluluk haline getirilmiştir.

8. Avrupa tarzında laik mahkemeler kurulmuştur.

9. Miras hakkı yasallaşmıştır.

UYARI: Tanzimat Fermanı uygulama alanı bulamadı. Çünkü kendilerini devletin asıl sahibi olarak Müslüman Türk halkı, azınlıklarla aynı haklara sahip olmak istemedi. Bunun sonucu olarak Islahat Fermanı'na gereksinim duyulmuştur

İSLAHAT FERMANI (1856)

Paris Anlaşması'ndan iyi koşullar elde etmek için İslahat Fermanı yayınlanmıştır.

ÖZELLİKLERİ

1-Tanzimat'tan farklı olarak, uygulanacağına dair Avrupa Devletlerine garanti verilmiştir.

2-Azınlıklara daha geniş haklar verilmiştir.

3-Din değiştirmeden memur olma olanağı sağ­lanmıştır.

4-Azınlıkların paralı askerlik yapmaları hükmü yürürlüğe konulmuştur.

5-Azınlıkların ekonomik ve kültürel haklarını ge­liştirmek için her türlü olanak sağlanmıştır.

6-Azınlıklara geniş haklar verilmesi Türk ulusçuluğunun doğmasına neden olurken, demokratik anayasalcı bir düzenin kurulabil­mesi için mücadeleyi artırmıştır.

Diğer Ekonomik ve Siyasi Gelişmeler

1. Avrupa'daki teknik ve bilimsel gelişmelere ayak uydurulmayışı, Osmanlı Devleti'nin du­raklamasına, gerilemesine, daha sonra da dağılmasına neden olmuştur.

2. Özellikle Endüstri Devrimi ile birlikte Osmanlı Devleti'nin açık pazar olması işsizliğin art­masına, atölyelerin kapanmasına ve daha çok dışa bağımlı duruma düşmesine neden olmuştur.

3. 1854'te başlayan dış borçlar, Abdülaziz Dönemi'nde had safhaya ulaşmıştır.

4. İmzalanan anlaşmalarla bir­likte dış borçlar ödenemeyecek boyutlara ulaşmıştır.

II. ABDÜLHAMİT DÖNEMİ

  1. Alacaklı ülkeler, 1881'de biraraya gelerek, Düyun-u Umumiye'yi (Genel Borçlar İdaresi) kurmuşlardır.
  2. 1882'de çalışmalarına başlayan bu kuruluş Osmanlı Devleti'nin gelirlerini bizzat kendisi toplamış ve alacaklarını tahsil etmeye baş­lamıştır.

3-1876'da I.Meşutiyet Dönemi başladı. I. Meşrutiyetin ilanı ile;

· Padişahın yetkilerinde kısıtlamalar oldu.

· Halk ilk kez seçeceği temsilciler vasıtasıyla yönetime katılma hakkı elde etti.

· Osmanlı Devleti ve Türk tarihinin ilk anayasası (Kanun-i Esasi) yapıldı.

1908 yılında ilan edilen II. Meşrutiyet döneminde ise padişahın yetkilerinde daha fazla kısıtlama yapılmıştır.

ZİRAAT BANKASI'NIN KURULUŞU

19 yüzyılın ilk yarısında Osmanlı İmparatorluğu'nda, ticaret ve parasal konularda Avrupa'nın örnek alınması ile modellerin, yabancı bankalar faaliyet göstermeye başlamıştı. O dönemlere ülkede henüz, ulusal niteliğe sahip bir banka kurulması için yeterli sermaye yoktu. Bundan en çok zarar gören kesim ise çalışan nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan çiftçilerdi. Çünkü tamamen kendi kaderine terkedil­miş tarım kesiminde, geçim sıkıntısı içinde bulunan büyük bir çiftçi topluluğu başvurabilecekleri kurum almadığı için, sürekli olarak özel şahıs kredilerine muhtaç durumdaydı.

Sözü edilen kredileri verenler, bu işi meslek edinmiş faizci kimselerin yanı sıra, tarım gereçlerini satan tüccar, toptancı, ihracatçı, komisyoncu, kabzımal ve köy bakkalı gibi çeşitli ticaret erbabı ve esnaflardı.

O sıralarda günde 1 para hesabıyla yıllık % 900'lere varan bir faiz söz konusuydu. Dolayısıyla borçlarını ödemekte zorlanan çiftçiler, ürünlerini daha hasattan önce bu kişilere satmak zorunda kalmaktaydı.

O dönemde Osmanlı Devleti'ne bağlı Yu­goslavya'nın Niş valisi olan Mithat Paşa, çeşitli alanlarda başarılı çalışmalarda bulunmuş,, çiftçilerin içinde bulundukları zor koşullara da yakından tanık olmuştur. Yaptığı araştırmalar­la, bu alanda teşkilatlanmanın zorunlu olduğu ve çiftçilerin tefecilerin elinden kurtarılması için dev­let yardımının gerektiği, ancak bu yardımın halk hareketiyle desteklenmesinin önem taşıdığı so­nucuna varmıştır. Böylece 1863 yılında, çiftçilerin oluşturduğu kaynakla, Mithat Paşa öncülüğünde, devlet eliyle ve devlet himayesinde kurulan ve adına "Memleket Sandıkları" denilen organizas­yon millî bankacılığın ilk örneği olarak tarihe geç­miştir.

Mithat Paşa 1863 yılında Pirot Kasabası'nda kurduğu ilk memleket sandığını oluşturur­ken Türk gelenekleri arasında zaten varolan ve karşılıklı yardımlaşma esasına dayanan imece geleneğinden esinlenmiştir.

1867 yılında "Memleket Sandıkları Ni­zamnamesi"nin yürürlüğe girmesiyle Osmanlı Devleti'nin her yanında sandıklar faaliyete başla­mış ve uzun yıllar başarıyla hizmet vermiştir.

Ancak ilerleyen yıllarda sandıkların işleyi­şinde gözlenen bozulmalar memleket sandıkları­nın etkinliklerini azaltmıştır. Sandıkları merkezî yönetime bağlayarak olumsuzlukları giderebile­ceğini düşünen hükümet, 1883 yılında aynı amaçlar doğrultusunda "Menafi Sandıklarını kurmuştur.

Menafi Sandıkları'na geçilmesiyle, idare yeniden düzenlenmiş, kayıt ve muhasebe işleri çağdaş ve ilmî esaslara uygun olarak yürütülme­ye başlanmış ve merkezî hükümetin doğrudan denetimine tabi tutulmuştur.

15 Ağustos 1888 tarihinde Menafi Sandıklan'nın yerine işlevlerini üstlenecek modern finans kuruluşu olarak Ziraat Bankası resmen ku­rulmuş, o tarihte faaliyette bulunan Menafi San­dıkları da banka şubelerine dönüştürülerek faali­yete başlamıştır. Bu adımla birlikte, teşkilatlı tarımsal kredi tarihimizde yeni bir dönem başlamıştır.

Ziraat Bankası'nın ilk kuruluşundaki gö­revleri ise;

1. Satılması mümkün olan gayrimenkul rehi­ni ve kefalet karşılığında çiftçiye kredi kullandır­mak,

2. Faiz karşılığında para kabul etmek,

3. Ziraate ilişkin sarraflık ve aracılık işleri yapmak olarak belirlenmiş


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.