31 Ağustos 2009 Pazartesi

2.ÜNİTE : YERYÜZÜNDE YAŞAM

KONU: Dört Mevsim

Geniş bir sahada uzun yıllar boyunca (en az 33 yıl) görülen hava olaylarının (sıcaklık, basınç, rüzgar, nemli-lik, yağış vb.) ortalamasına iklim denir.

Hava Durumu: Dar bir alanda, kısa süre içerisinde değişen atmosfer olaylarına hava durumu denir. Hava durumunu inceleyen bilim dalına meteoroloji denir.

İklim ve hava durumunun karşılaştırılması;

a) İklim geniş sahalarda (ör. Akdeniz havzası), uzun yıllar boyunca (30-40 yıl) aynı kalan ortalama hava hali iken; hava durumu dar bir alanda (ör. İstanbul-Kadıköy), kısa sürede (bir iki saat) değişen hava olaylarıdır.

b) İklimde bir kararlılık söz konusu iken, hava durumu gün ve saat içerisinde değişme gösterir.

Türkiye'de çok çeşitli iklimler görülür. İklim çeşitlili­ğine sebep olan faktörler şunlardır:

1- Denize göre konum (Üç tarafının denizlerle çevrili olması)

2- Yükseltisinin fazla olması

3- Enlem (ılıman iklim kuşağında bulunması)

4- Yer şekillerinin çeşitlilik göstermesi

5- Kuzeyinde ve güneyinde dağların denize para­lel uzanması


1) Enlemin etkisi:
Türkiye bulunduğu konumdan dolayı kışın kutuplardan gelen soğuk hava kütlelerinin, yazın da sıcak kuşaktan gelen sıcak hava kütlelerinin etkisindedir. Ayrıca güneş ışınlarının düşme açısında yıl boyunca büyük farklar vardır. Bunun sonucu olarak yıllık sıcaklık farkı da fazladır.

2) Yer şekilleri (Yükselti, dağların uzanış doğrultusu ve bakı): Yurdumuzun kuzeyinde ve güneyinde dağlar kıyıya paralel uzandığından kıyı ile iç kesim arasında buralarda iklim farklılığı fazladır. Ege bölgesinde ise dağlar kıyıya dik uzandığından farklılık azdır.

Yükseltinin etkisiyle sıcaklık Türkiye’de batıdan doğuya doğru azalır.
Bakı etkisinden dolayı dağlarımızın güneye bakan yamaçları bütün yıl kuzey yamaçlarına göre daha sıcaktır.
Not: Türkiye’de aynı tarihlerde farklı mevsim özellikleri yaşanabilmektedir. Bunun sebebi; yer şekillerinin çeşitlilik göstermesidir.
3) Denize göre konum: Kıyı bölgelerde nem fazla olduğunda buralarda kışlar ılık, yağışlar fazla ve sıcaklık farkları azdır.
4) Rüzgarların esme yönü: Türkiye’ye kuzeyden gelen rüzgarlar sıcaklığı düşürürken, güneyden gelenler sıcaklığı artırır (enlem etkisinden dolayı).

ÜNİTE 5 : İPEK YOLUNDA TÜRKLER

- İpek Yolu: Çin’den başlayıp Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, İran üzerinden İstanbul’ kadar uzanan yola ipek yolu adını veriyoruz. Çin’den ipek ticareti yaygın olarak yapıldığı için yola bu ad verilmiştir.

Türk Adının Anlamı Ve Kökeni:

1-Ziya Gökalp'e göre; Töre kelimesinden gelir. Buna göre Türk: "Türeli=Nizamlı, geleneklerine bağlı" demektir.

2- Danimarkalı Bilgin WAMBERY'e göre Türemekten (Türük) gelir. Buna göre Türk demek TÜREMİŞ, ÇOĞALMIŞ demektir.

3- Kaşgarlı Mahmut'un "Divan-ı Lügatıt Türk" adlı eserinde Türk demek "OLGUNLUK ÇAĞI" demektir.

4- Genel olarak Türk demek, GÜÇLÜ, KUVVETLİ manasında kabul edilir.

- İlk Türklerin anayurdu Orta Asya’dır. Fakat zamanla çeşitli nedenlerle göç etmişlerdir.

Göçlerin Sebepleri:

1- Nüfus artışı ve toprakların yetersiz kalışı, 2- Olumsuz iklim şartları(Kuraklık, şiddetli kışlar)

3- Kendi aralarında ve diğer kavimlerle olan mücadeleler 4- Salgın hastalıklar

5- Türklerin Cihan hâkimiyeti düşüncesi. 6- Çin’in baskı ve hileleri

Asya Hun Devleti (Büyük Hun Devleti)(Mö. 220-Ms.300)

- Kurulduğu tarih kesin olarak bilinmemektedir. Tarihte bilinen İLK TÜRK DEVLETİ'dir.

-** Bilinen ilk hükümdarı TUMAN (Teoman)'dır. Teoman'dan sonra yerine oğlu METE HAN geçmiştir.

- Asya Hun devleti METE HAN zamanında en geniş sınırlarına ulaşmıştır.

- Çinliler Türk akınlarına karşı koymak için ÇİN SEDDİ'ni yaptılar. *ÇİN SEDDİ; 2450 km uzunluğunda, 11 metre yüksekliğinde 7,5 m gerişliğinde kalınlığındadır. Yinede Türk akınlarına engel olamamıştır.

- **Mete orduda 10’luk sistemi uyguladı. Günümüzde orduların çoğu daha bu sistemi kullanmaktadır.

- Oğuz Kağan Destanını önemli destanlarıdır. Bu destandaki kişinin Mete olduğu sanılmaktadır.

- Tarihte ilk defa bütün Türkleri tek bayrak altında toplayan Türk Devleti Asya Hun devletidir.

- Büyük Hun Devleti VERASET SİSTEMİ ve ÇİN SİYASETİ nedeniyle Doğu ve Batı Hun Devleti diye ikiye ayrıldı. Batı Hunları ARAL GÖLÜ civarına göç etmek zorunda kaldılar. Doğu Hunları ise Kuzey ve Güney olarak ikiye ayrıldı. Ve daha sonra Çinliler tarafından ortadan kaldırıldı.

Kavimler Göçü:

- Hun Devleti yıkıldıktan sonra Çin baskısından kurtulmak için bazı Hun boyları İtil’in batısına geçerek Karadenizin kuzeyine göç ettiler. Bu göç sırasında önüne çıkan devletleri ya yönetimine aldılar ya da onlarda ileri doğru kaçtı.

- Tarihte devletlerin bu yer değiştirmesine “ Kavimler Göçü” denilmektedir.

- Göç eden bu Türkler Avrupa Hun Devletini Kurdular..

Kavimler göçünün sonuçları:

- Roma İparatorluğunun çöküşü hızlandı. İmparatorluk 395’te ikiye ayrıldı.

- 476’da batı Roma İmparatorluğu yıkıldı. Toprakları üzerinde birçok devlet kuruldu.

-Avrupa’nın etnik çehresi değişti. Yeni topluluklar ortaya çıktı.

- Avrupa bir karışıklık dönemi yaşadı

-Günümüz Avrupa devletlerinin temelleri atıldı.

-Avrupada feodalite dönemi başlamıştır.

-Avrupa Türk kültürüyle tanıştı. Balkanlarda Türk devletleri kuruldu.

** Feodalite (Derebeylik): Zengin toprak sahibi olan kişilerin oluşturduğu sistemdir. Toprakta çalışan köylüler toprakla birlikte alınıp satılabilirdi.

AVRUPA HUN DEVLETİ

- Kurucusu Balamir Han’dır.

- Anadolu’ya ilk Türk akınları bu dönemde olmuştur.

-Atilla döneminde Bizans vergiye bağlanmıştır.

-Batı Roma üzerine sefer yapılmış, fakat Papanın Hıristiyan dünyası adına Roma’yı kendilerine bağışlamalarını istemesi üzerine buranın alınmasından vazgeçilmiştir.

-Fransa üzerine düzenlenen Galya seferi Batı Roma’yı yalnız bırakmaya yöneliktir.

GÖKTÜRKLER

- Bumin Kağan 552’de Göktürk devletini kurdu. - Ötügen başkent olmuştur.

- **Türk adını kullanan ilk devlettir.

-Göktürk adı Göktürk yazıtlarında Kök-Türk şeklinde yazılmıştır.

- Bumin Kağanın ölümünden sonra iktidar mücadeleleri başladı.

- Çinliler bu mücadeleyi körükleyince Göktür kağanlığı iyice zayıfladı.ve siyasi birligi bozuldu.630 yılında yıkıldı.

II.göktürk devleti

- Kutluk Han 681 den itibaren Göktürkleri yeniden bir araya getirerek 2. Göktürk Devleti kuruldu.Bu devlete bu nedenle Kutluk Devleti de denilmektedir

.-Bu devlet en parlak dönemini Bilge Kağan, Kültigin veVezir Tonyukuk zamanındadır.

-Devletin zayflaması üzerine Türk boylarından Basmıller, Karluklar ve Uygurlar isyan ederek 742 yılında yıkıldı.

-** Göktürklerden günümüzü kalan en önemli eser Orhun Yazıtlarıdır(Göktürk Kitabeleri). Bu kitabeler Bilge Kağan, Kültigin Kağan ile vezir Tonyukuk adına dikilmiştir.

-** Bunlar yazılı ilk Türk belgeleridir. Orhun alfabesi ile yazılmıştır.

-** Bu yazıtları Danimarkalı Wilhem Thomsen (Vilyım Tamsın) çözmüştür. 8

UYGUR DEVLETİ:
- Karluk ve Basmiller'le birleşerek II.  Göktürk Devletini yıkan UYGURLAR Orhun bölgesinde UYGUR
DEVLETİ'ni kurdular.(745)  Kurucuları KUTLUK BİLGE KÜL KAĞAN, merkezleri Ordubalık (Karabalsagun)'dur.
- Uygurlar Yerleşik hayata geçen ilk Türk topluluğudur.
- Manihizm’e inandılar. Bu inanışta et yemek günah sayıldığı için vücut yapıları değişti.  Ve savaşçı güçlerini kaybettiler.
-18 harfli Uygur Alfabesini hazırladılar.
- Cengiz Han'ın egemenliğine girmelerine rağmen medeniyette geliştiklerinden Moğollar'ı devlet teşkilatı, ticaret, bilim, sanat, alfabe gibi konularda etkilediler.
-Moğolların Türkleşmesinde önemli bir rol oynadılar. (Özbek ve Çağatay Türkleri)
-İlk Müslüman Türk Devleti  Karahanlılar'la savaştılar.(Sebep Uygurların Budizmi, Karahanlıların  İslamiyeti yaymak istemeleri.)
-Tahta harflerden MATBAA'yı oluşturdular, pamuktan KÂĞIT yaptılar.

- Kırgızlar tarafından 840 yılında yıkıldılar.

İSLAM TARİHİ

İslamiyet’ten Önce Arap Yarımadasının Durumu:

- İslamiyet’ten önce Arap yarımadasında Putperestlik yaygındı. Diğer dinler:-Sabilik : (Yıldız ve gök cisimlerine tapma)

-Mecusilik: ( Zerdüşt inancı. Ateşe tapma ) –Hıristiyanlık -Yahudiler -Hanif : (Hz.İbrahim’in tek tanrı inancı. Puta tapmazlar, içki içmezler ve haksızlık yapmazlardı. Hz. Muhammed’in anne ve babası da Hanif dinine bağlıydılar.)

- Bu dönemde kabileler arasında kavgalar vardı. Sadece haram aylarda savaşmazlar bu dönemde Kabe’deki putları ziyaret ederlerdi.

- Arap toplumu göçebe (bedevi) ve yerleşik halk olmak üzere ikiye ayrılırdı.

HZ MUHAMMEDİN HAYATI:

- 571 yılında Mekke’de doğdu. Annesinin adı Âmine, babasının adı Abdullah’tır.

- Babası doğmadan öldü, ona dedesi Abdülmuttalib baktı. Dedesi ölünce bu kez amcası Ebu Talib baktı.

- Hz. Muhammet amcası ile ticaret yaptı. Güvenirliğinden dolayı “Muhammed’ül emin” (Güvenilir Muhammed) adıyla anıldı.

- 25 yaşında Hz. Hatice ile evlendi.

-40 yaşına doğru toplumdan uzaklaşarak zamanın çoğunu Hira Mağarasında geçirmeye başladı. Burada Cebrail (a.s) ona ilk vahiyi getirdi ve peygamberliği başladı. (611)

- Hz. Muhammed’e ilk inananlar: -Hz.Hatice -Hz.Ali -Hz.Ebubekir -Zeyd b. Harise

- Hz. Muhammed Mekkeliler tarafından tehdit edilince Mekke’den Medine’ye göç etti. 622 yılında bu göçe “Hicret” adı verilir.

- Mekke’den Medine’ye göçenlere “Muhacir (göçmen), Medinelilere de “Ensar” (Yardımcı) adı verilir.

- Hicretle Medine’de ilk İslam Devleti kurulmuş oldu.

Hz. Muhammed’in Savaşları:

Bedir Savaşı

Tarih: 624 Taraflar: Mekkeli müşrikler - Medineli Müslümanlar

Sebep: Müslümanlar Mekke’den göç ederken bütün mallarını bırakmışlardı. Bunlara karşılık Mekke kervanını vurmaya karar verdiler.

Sonuç: 1-Zafer Müslümanların oldu. 2-Esirler 10 Müslüman çocuğa okuma yazma öğretirlerse serbest kalacaklardı.

Önemi: 1-Mekke ile Medinelilerin ilk savaşıdır. 2-Savaşın diğer bir ismi de Akrabalar savaşıdır. 3- Savaş sonunda Hz. Muhammed’in esirler ile ilgili aldığı karar eğitime ne kadar önem verdiğini göstermektedir.

Uhud Savaşı

Tarih: 625 Taraflar: Mekkeli müşrikler - Medineli Müslümanlar

Sebep: Mekkeliler Bedir Savaşı’nın öcünü almak istediler.

Sonuç: 1-Hz. Muhammed yaralandı. 2-Hz. Hamza şehit oldu.

Önemi: Müslümanlar peygamberin sözünün dinlememenin cezasını ilk kez çektiler.

Hendek Savaşı

Tarih: 627 Taraflar: Mekkeli müşrikler - Medineli Müslümanlar

Sebep: Mekkeliler İslamiyet’in yayılmasını istemiyorlardı.

Sonuç: Selman-ı Farisi adlı bir İranlının tavsiyesi ile Medine’nin etrafında hendekler kazıldığı için Mekkeliler geri dönmek zorunda kaldılar.

Önemi: Hendek Savaşı, Mekkelilerin Müslümanların üzerine yaptığı son saldırı oldu. Bundan sonra Mekkeliler savunmaya çekildiler.

Hudeybiye Antlaşması

Tarih: 628 Taraflar: Mekkeli müşrikler - Medineli Müslümanlar

Önemli maddeleri: 1-Her iki taraf birbiri ile 10 yıl savaşmayacak. 2-Müslüman olup Medine’ye giden kişiler Medine’ye alınmayacak, Medine’den Mekke’ye gelenler ise geri verilmeyecek. ( Bu madde daha sonra kaldırılmıştır. Çünkü Medine’ye alınmayan Müslümanlar Mekke’ye dönmediler ve Mekke ile Medine arasında kalıp Mekke kervanlarını vurmaya başladılar.)

Önemi: Mekkeliler Müslümanların varlığını kabul etmişlerdir.

Hayber’in Fethi

Tarih: 629 Taraflar: Müslümanlar - Yahudiler

Sebep: Yahudiler, Mekkeliler ile birleşip Müslümanlara zarar veriyorlardı.

Sonuç: Medine-Şam yolu güvenlik altına alındı.

Mekke’nin Fethi

Tarih: 630 Taraflar: Mekkeliler - Müslümanlar

Sebep: Mekkeliler Müslümanlara karşı kuvvet toplamaya başlamışlardı.

Sonuç: 1-Hz.Muhammed, Kâbe’yi ziyaret ederek putları kırmıştır.

2-Bütün Mekkeliler İslamiyet’i kabul ettiler.

3-Mekke’nin fethi bütün Arabistan’ın fethini sağlayan önemli bir başlangıç oldu.

4-Mekke’nin fethi ile İslam Devleti kuruldu.

Hz. Muhammed’in Vefatı

Hz.Muhammed, son seferi olan Tebük seferinden dönüşte hastalandı. İmamlığı Hz.Ebubekir’e bıraktı ve 8 Haziran 632’de vefat etti.

Hz.Muhammed, vefat ettiği odaya gömüldü.

Hz.Muhammed’in mezarına Ravza- Mutahhara (Cennet bahçesi) adı verilir.

( Peygamberin mezarı Medine şehrindedir.)

-** Hz. Muhammed’den sonra Dört Halife dönemi başladı. Halifeler seçimle iş başına geldiler.

- Şam valisi Muaviye EMEVİ devletini kurarak halifeliği saltanat haline getirdi.

EMEVİLER:

- 661 yılında Muaviye tarafından Şam merkez olmak üzere kuruldu.

Emevilerin İslam Dünyasında Yaptıkları Yenilikler:

1-Hilafeti saltanat haline getirdiler.

2-Arap olmayanlara kötü davranarak Arap ırkçılığını başlattılar.

3-İslam Devleti’nin gerçek anlamda kurulmasını sağladılar.

4-İslam Devleti en geniş sınırlarına Emeviler döneminde ulaşmıştır.

- Türkler Emevilerin Arap olmayanlara kötü davranması nedeniyle Müslüman olmadılar.

Emevi Devleti’nin Yıkılış Sebepleri:

1-Önemli görevlere Emevi soyundan olanları getirmeleri

2-Arap olmayan Müslümanlara değer vermemeleri

3-Hz.Ali’nin oğullarının hilafeti ele geçirme çabaları

4-Hz.Muhammed’in amcası Abbas’ın soyundan gelenlerin Emevlere karşı olması

5-Fetihlerin durması

6-Emevi ailesi arasındaki geçimsizlik

-Emevi ailesi Abbasiler tarafından yok edilmiştir.

ABBASİLER:

- 750 yılında Emevileri yıkarak, Ebu’l-Abbas Abdullah tarafından Bağdat başkent olmak üzere kuruldu.

- Abbasiler Emevilerin aksine ırk ayrımı yapmadılar. Bu dönemde birçok Türk Abbasilerde önemli görevlere geldi.

- Abbasiler bilime önem verdiler. Harezmî gibi birçok bilgin bu dönemde yetişti.

- Abbasiler Türk askerleri ve aileleri için “Samarra” Şehrini kurdular.

Türklerin Müslüman Olmaları:

- Araplarla Çinliler arasında yapılan “Talas Savaşı”nda Türkler Arapları desteklemişlerdir. Araplar savaşı kazanmıştır.

- Bu savaştan sonra Türkler İslamiyet’e geçmeye başladı.

-İlk Müslüman olan Türkler, Karluk, Yağma ve Çiğil boylarıdır.

- Devlet olarak; İlk Müslüman Türk devleti Karahanlılardır.

KARAHANLILAR

-Uygurların yıkılması ile Karluklar, Çiğil ve Yağma Türkleri ile birleşerek Karahanlılar Devleti'ni kurdular (840).

-** İlk Müslüman Türk devletidir.

-Satuk Buğra Han, İslamiyeti kabul etti. Karahanlılar, 960 yılından itibaren Müslüman bir Türk devleti haline geldi.

Karahanlılar, iç karışıklıklar sonunda doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrıldı. Doğu Karahanlılar Karahitaylılar tarafından ortadan kaldırıldı (1211 ). Batı Karahanlılar ise Harzemşahlar tarafından yıkıldı (1212).

**** Kaşgarlı Mahmut “Divan_ı Lügâti Türk” adlı eseri yazmıştır. Amacı Türkçenin Arapçadan zengin bir dil olduğunu anlatmak ve Türkçeyi öğretmek için yazmıştır.

-**** Yusuf Has Hacip “Kutadgu Bilig” adlı eseri yazmıştır.Kutadgu Bilig Mutluluk Bilgisi anlamına gelir. Bu öğüt ve ahlak konusunda bilgiler verir. İnsanların iyi olması için neler yapması gerektiğini anlatır.

GAZNELİLER

- Alp Tigin Saman oğulları Devleti'nde hassa komutanı idi. Horasan'a vali olarak atandı. Bu görevden alınması üzerine Gazne'ye gitti. Yerli hanedanı devirerek bağımsız bir beylik kurdu. Başlangıçta Saman oğullarına bağlı olarak yaşadılar. Bu devletin yıkılmasından sonra bağımsız oldular.

- Ceyhun'a kadar uzanan topraklar, Gaznelilerin eline geçti.

- Gaznelilerin en parlak dönemi Sultan Mahmut (Gazneli Mahmut) devridir.

-Sultan Mesut, Büyük Selçuklularla Dandakan Savaşını yaptı ve yenildi. Bu savaştan sonra Selçuklular resmen kuruldu.

- Gazneliler savaşlarda filleri kullanıyordu. Buda karşı orduların dikkatini dağıtıyordu.

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ:

- Selçuk Bey kendine bağlı Oğuz boylarını toplayarak Cend şehrine yerleşti. Fakat bu dönemde Selçuklular devlet olarak kurulmadı.

- Çagrı ve Tuğrul kardeşler ülkenin başına geçtikten sonra, 1015 ten itibaren Anadolu’ya akınlar düzenlediler.

- Çağrı bey 1040 yılında Gaznelileri Dandanakan Savaşında yenince Büyük Selçuklu devleti resmen kuruldu.

- Tuğrul Bey adına para bastırdı, hutbe okuttu. Bunlar bir kişinin sultan olması için yapardı.

- Malazgirt Savaşı (1071):

- Anadolu’ya akınlar düzenleyen Selçuklu hükümdarı Alparslan ile Bizans İmparatoru Romanos Diyagones (Romen Diyojen) arasında yapıldı. Selçuklular bu savaşı kazandı.

- Malazgirt Savaşı’nın önemi:

1- Anadolu’nun kapısı Türklere açıldı.2- Anadolu’da Türk Devletleri Kurulmaya başladı.

-

** Nizamülmülk Selçukluların en ünlü veziridir. Çok iyi devlet adamıdır. Aynı zamanda dönemin üniversitesi sayılan “Nizamiye Medreselerini” kurdu. Ayrıca “Siyasetname” adlı eser yazmış. Bu eserde devlet işlerinin nasıl olması gerektiğini anlatmıştır.

- Büyük Selçuklular Karahitaylılar ile yapılan Katvan Savaşından sonra yıkılma sürecine girdi.(1141). Sulatn Sencer’in 1157 yılında ölmesi ile yıkıldı.

ESKİ TÜRK TOPLUMUNDA GELENEK VE GÖRENEKLER:

- İlk Türk devletlerinde bir çocuk kahramanlık göstermeden ad konmazdı.

- İlk Türklerde ülke hanedan (sultan) ailesinin ortak malı sayılırdı.

-İlk Türklerde hükümdarın eşine Hatun denirdi.

- ilk Türk Devletlerinde devlet işleri Kurultay (Toy ) adı verilen mecliste görüşülürdü.

- İlk Türk devletlerinde ölüler “Yuğ”adı verilen cenaze törenleri ile gömülürdü.

- Ölüler “Kurgan” denilen mezarlara gömülür, öldürdükleri düşman sayısı kadar mezarlarına “Balbal”denilen taşlar dikerlerdi.

- İlk Türklerde müzik önemli yer tutardı. Kopuz önemli müzik aletidir.

- İlk Türk devletleri Şamanizm dini başta olmak üzere Manehizm, İslamiyet, Hıristiyanlık, Musevilik gibi dinlere inandılar. Daha sonra İslamiyet hızla yayıldı. Nedeni İslamiyet’in kendi inanışlarına yakın olması nedeniyle hızla yayıldı.

- Nevruz bahar bayramıdır. Selçuklulardan itibaren Osmanlılar ve günümüzde kutlanır. 21 mart baharın başlangıcı sayılır.

- llk Türk Destanları:

1.Altay -Yakut: Yaradılış Destanı

2.Sakalar Dönemi: a.Alp Er Tunga Destanı b.Şu Destanı

3.Hun Dönemi: Oğuz Kağan Destanı

4.Köktürk Dönemi: a.Bozkurt Destanı b.Ergenekon Destanı

5.Uygur Dönemi: Türeyiş Destanı b. Göç Destanı

- Dede Korkut Hikâyeleri de önemli edebiyat eserleridir.

ÜNİTE 4 : ÜLKEMİZ VE DÜNYA

1- NÜFUS: Belli bir alanda belli bir zamanda yaşayan insanların oluşturduğu topluluktur.

— Genel nüfus sayımları yurdumuzda bulunan insanların sayısını ve niteliklerini belirlemek için yapılır.

Nüfus Sayımının Yararları: 1-Kadın erkek nüfus oranını belirler. 2-Okuryazar oranını belirler.

3-Köy ve kentlerde yaşayan insan sayısını belirler. 4- Hangi iş kollarında ne kadar insan çalıştığını belirler.

5-Çalışan ve çalışmayan nüfus oranını belirler. 6-Okul çağındaki çocuk sayısını, derslik ihtiyacını ve hastane gibi diğer kurumlara ne kadar ihtiyaç olduğunu belirtir. 7-Her belediyeye ne kadar bütçe ayrılacağını ve her ilden kaç milletvekili çıkarılacağını belirler.

Nüfusun dağılışını etkileyen faktörler:

a)Doğal etkenler: İklim, toprak yapısı, yer şekilleri, su ve ormanların durumu.

b)Beşeri etkenler: Sanayi kuruluşları, yeraltı zenginlikleri, ulaşım, tarihi ve doğal güzellikler.

** Ülkemizde nüfus en çok deniz kıyılarında ve verimli ovaların etrafında toplanmıştır.

** Nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu bölgemiz Marmara bölgesidir.( En başta sanayinin gelişmesi nedeniyle)

- Hindistan’da Nüfus yoğunluğu fazladır sebebi iklim ve tarım alanlarının iyi olmasıdır.

- Batı Avrupa’da nüfusun yoğun olmasının sebebi; sanayi, ulaşım ve ticaretin gelişmiş olmasıdır.

- Avusturalya’da nüfus yoğunluğunun az olmasının nedeni çöl iklimi olmasıdır.

- Antartika kıtası buzlarla kaplı olduğu için nüfus yoktur.

Çalışma Sektörleri:

1- Tarım Sektörü: Tarım ve hayvancılıkla geçim sağlanan iş koludur.

Tarla ve bahçe bitkileri, hayvancılık ve ormancılık bu kola girer. Ülkemizde nüfusun %35,5’i tarımla uğraşır.

- Tarımda çalışanı fazla olan ülkeler fazla gelişmemiş ülkelerdir.Arnavutluk, Bangladeş,Hindistan gibi ülkeler tarımla geçinen fazla gelişmemiş ülkelerdir.

2- Sanayi Sektörü: Sanayi kollarında çalışarak geçim sağlanan iş koludur. Ülkemizde nüfusun % 17,5’i bu alanda çalışır.

3- Hizmet Sektörü: Bu kolda insanlara hizmet ederek geçim sağlayan iş koludur. Ülkemizde nüfusun % 46,4’ü bu alanda çalışır.

- Öğretmen, polis gibi memurlar; otelde,lokantada çalışanlar; ulaşım,haberleşme, sigortacılık gibi alanda çalışanlar bu alana girer.

- Gelişmiş ülkelerde nüfusun çoğunluğu sanayi ve hizmet sektöründe çalışır. Japonya, ABD, İngiltere, Almanya vb. ülkelerde olduğu gibi. Bu ülkelerde tarımla uğraşanın az olması tarımın gelişmediği anlamına gelmez. Bu ülkeler modern yollarla tarım yaptığı için çalışan insan sayısı az olsa da tarım gelirleri yüksektir.

ÜNİTE 3 : ÜRETİM, DAĞITIM, TÜKETİM

Ekonomiyi Etkileyen Etmenler (Faktörler):

1- Coğrafi Etmen 2- Doğal Kaynaklar

3- Teknolojik gelişmeler 4- İhtiyaç ve istekler

5- Devletin katkısı

Tarımı destekleyen Kurum ve Kuruluşlar:

1- Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü: Bitki ve hayvan üretimini artırmaya, ürünleri çeşitlendirmeye ve kaliteyi yükseltmek için uğraşır.

2- Tarım Kredi Kooperatifi: Üreticinin ürünlerini değerlendirmesini sağlar. Onlara destek sağlar.

3- Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO): Özellikle tahıl ürünlerin alım ve satışını yapar. Ürünlerin stoklanmasını ve korunması sağlar.

4- Ziraat Bankası: Üreticiye kredi vererek destekler.

5- Devlet Su İşleri (DSİ): Kurduğu bent, göl, baraj ve kanallarla sulamaya destek sağlar.

Yer Altından Yer Üstü Zenginliğine:

Maden: Yeraltından çıkarılan değerli maddelere maden denir.

Rezerv: Madenin yeraltındaki miktarı.

- Ülkemizde maden arama için Maden Tetkik Arama (MTA) kurulmuştur.

- Madenleri işletmek içinde Etibank kurulmuştur.

Türkiye’de Çıkarılan Önemli Madenler:

1- Bor: Ülkemiz dünyada bor yatakları bakımından en zengin ülkesidir. Marmara Bölgesinde Kütahya, Eskişehir ve Balık esir çevresinde çıkarılır.

Bor jet, roket yakıtı, sabun deterjan, lehim, fotoğrafçılık, tekstil, cam, kâğıt gibi daha birçok eşya yapımında kullanılır. Geleceğin petrolü olarak adlandırılır.

2- Demir: Divriği (Sivas), Hekimhan, Hasan Çelebi (Malatya), çıkarıldığı önemli yerlerdir.

Sanayi kuruluşları olmak üzere her alanda çok kullanılır.

3- Bakır: En çok Murgul(Artvin), Küre (Kastamonu), Maden (Elazığ) çıkarılır.

Elektrik, elektronik sanayi, mutfak eşya yapımı, süs eşyaları yapımında kullanılır.

4- Krom: En çok Guleman (Elazığ), Fethiye, Köyceğiz (Muğla)Elazığ, Eskişehir’de en çok çıkarılır.

Çeliği sertleştirmede de paslanmaz çelik yapımında kullanılır. Ülkemizde en çok çıkarılan madenlerin başında gelir.

5- Boksit (Alüminyum): Seydişehir, Akşehir (Konya), Akseki( Antalya) en çok çıktığı yerdir. Boksit madeni işlenerek alüminyum elde edilir. Elektrik-elektronik sanayi, uçak –otomotiv sanayi, inşaat sektörü ev eşya yapımında kullanılır.

6- Uranyum- Toryum: En çok Sivrihisar (Eskişehir) Salihli (Manisa), Eşme (Uşak) Çanakkale, Koçarlı’da çıkarılır. Nükleer enerjinin ham maddesidir.

-Diğer Madenler: Magnez, kurşun, çinko, volfram, nikel, civa, fosfat, tuz, kükürt, barit, zımpara, mermer, lületaşı, magnezyum diğer önemli madenlerdir.

Sanayi (Endüstri): İşlenmemiş ya da yarı işlenmiş maddelerin fabrikalarda işlenerek kullanılabilir hale getirilmesi faaliyetlerine sanayi (endüstri) denir.

Bir Yerde Sanayi Tesisi Açabilmek İçin Gerekli Şartlar:

1- Sermaye 2- Ham madde 3- Enerji 4- İş gücü 5- Ulaşım 6- Pazarlama

Enerji Kaynakları:

1- Güneş: Güneşten gelen ışık ve ısı sayesinde elde edilen enerjidir. Yenilenebilir enerji kaynağıdır.

2- Rüzgar: Rüzgarın gücünden elde edilen enerjidir. Yenilenebilir enerji kaynağıdır.

3-Hidroelektrik: Barajlardan suyun yüksekten akıtılması ile elde edilen enerji kaynağıdır. Yenilenebilir.

4- Jeotermal Enerji: Yeraltından çıkan sıcak su kaynaklarıdır. Yenilenebilir.

5- Doğalgaz: Isınmada kullanılan enerji kaynağıdır. Yenilenemeyen enerji kaynağıdır. Ülkemizde doğalgaz Trakya’da ve Mardin- Çamurlu’da çıkar. Ancak bunlar ihtiyacımızın çok az kısmını karşılar.

6-Petrol: Önemli enerji kaynağıdır. Yakıt dışında poşet yapımı gibi bir çok alanda kullanılır. Ülkemizde petrol sadece Güneydoğu Anadolu Bölgesinde çıkarılır.( Batman, Siirt, Diyarbakır, Adıyaman). Yenilenemez.

7- Nükleer Enerji: Uranyum ve toryum madenlerinin atomlarının parçalanması yada birleştirilmesi ile elde edilen enerjidir. Atom enerjisi de denir. Çok tehlikeli bir enerji kaynağıdır. Yenilenemeyen enerji kaynağıdır.

8-Taş Kömürü: Ülkemizde sadece Zonguldak çevresinde çıkarılır. Çoğu demir-çelik fabrikalarında kullanılır. Yenilenemeyen enerjidir.

9- Linyit: Buda bir kömür çeşididir. Ülkemiz linyit yönünden zengin yataklara sahiptir. Çıkarıldığı önemli bazı yerler: Afşin-Elbistan (Kahramanmaraş), Tavşanlı- Tunçbilek (Kütahya), Yatağan (Muğla), Soma (Manisa), Dodurga (Çorum) - Linyit En zengin enerji kaynağımızdır. Yenilenemeyen enerji kaynağıdır.

Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP): Fırat ve Dicle Nehirleri üzerinde yapımı öngörülen barajlar, hidroelektrik santralleri ve sulama tesislerinin yanı sıra tarımsal altyapı, ulaştırma, sanayi, eğitim, sağlık ve diğer sektörlerin gelişmesini ve hizmetlerini kapsayan entegre projedir.

** Atatürk Barajı, dolgu hacmi bakımından dünyanın 6. büyük barajı durumundadır. Aynı zamanda Avrupa'nın ve Türkiye'nin en büyük barajıdır.

Vergi: Ülkemizde para karşılığında yapmış olduğumuz işler ve almış olduğumuz hizmetler için kazançlarımızın bir bölümünü devletin işlerliğinin sağlanması maksadı ile devletimize vermektir.

Bazı vergiler; gelir vergisi (kazanılan paradan alınan vergi), emlak vergisi (konutlardan alınan vergi), gümrük vergisi (Sınırdan giren çıkan ürünlerden alınan vergi), Motorlu araçlar vergisi, iletişim vergisi gibi…

Orman: Birçok ağaç ve canlı ve cansız varlıkların oluşturduğu topluluğa orman denir.

** Orman bakımından en zengin bölgemiz “Karadeniz Bölgesi”dir.

Ormanın Faydaları: 1- Yakacak ve hammadde kaynağı. 2- Yeraltı sularını zenginleştirir. 3- Yağış miktarının artmasını sağlar. 4- Hava kirliliğini önler. 5- Doğal güzellikler sağlar. 6- Sıcağı ve soğugu dengeler. 6- Erozyonu engeller. 7- Çevreyi güzelleştirir. 8- Ülke savunmasında önemlidir. 9- Gezme ve dinlenme yeridir. 10- İnsanlara iş olanakları sağlar. ( daha birçok madde ekleyebiliriz)

Çay: Yağışlı iklimleri seven bir ağacıktır. Yaprakları kurutularak içtiğimiz çay elde edilir.

** Çay ülkemizde sadece Doğu Karadeniz’de yetişir. (Rize çevresinde).

** Ülkemizde çayı ilk getirip yetiştiren kişi “Zihni DERİN’dir.”

Meslek: Kişinin geçimini sağlamak için sürekli yaptığı işe meslek denir.

-İnsanlar mesleklerini ilgi yeteneklerine göre seçmelidir. Eğer istemediği işte çalışırsa başarısız olur ve kendini geliştiremez.

-Yanlış meslek seçiminde rol oynayan faktörler: 1- Ailenin yönlendirmesi 2- Çevreden etkilenme 3- Kişinin yeteneklerini tanımamış olma

ÜNİTE : I SOSYAL BİLGİLER ÖĞRENİYORUM

BİR OLAYIN ÇOK BOYUTLULUĞU, ÇOK YÖNLÜLÜĞÜ:

Dünya’da ve çevremizde meydana gelen hiçbir olay tek boyutlu, tek yönlü değildir. Hem Dünya’da hem de çevremizde meydana gelen her olay yaşamın birçok alanını etkiler. Yaşadığımız olayın sadece kendimizi ilgilendirdiğini düşünmek de doğru değildir. Birçok olay bizimle birlikte annemizi, babamızı, kardeşlerimizi, akrabalarımızı ve arkadaşlarımızı da etkilemektedir. Hastalandığımızda sadece kendimiz değil yakın çevremiz de bu durumdan zarar görür. Bu durumu biraz daha genele yayacak olursak 17 Ağustos 1999’da Gölcük (Kocaeli/İzmit) merkezli deprem sadece İzmit’i değil beraberinde Marmara bölgesini dolayısıyla aynı zamanda tüm Türkiye’yi, hatta tüm Dünya’yı etkilemiştir.

Etkileme-etkilenme durumunu sadece varlık boyutunda da düşünmek doğru değildir. Meydana gelen olaylar aynı zamanda içerik açısından da değişik boyutlar, yönler ortaya çıkarabilirler. Olaylar beraberlerinde sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel, dinsel gibi değişik yönlerden de etkilenmeleri beraberlerinde ortaya çıkarabilirler.

Örnek: Mahallemize açılan yeni bir okul sadece bizi değil, aynı zamanda bütün mahalleyi, şehrimizi ve ülkemizi etkiler. Bunun yanı sıra o çevrede eğitimi (kültürel yönden)etkiler, orada iş kollarının gelişmesini sağlar (ekonomik yönden), insani ilişkiler yönünden insanların yaşamını da etkiler (sosyal yönden).

OLGU: Kolayca anlaşılabilir, kanıtlanabilir ve bilimsel verilere dayanan bilgidir. Olgu kişiden kişiye değişmez.

Örnekler: Türkiye’nin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’tür.

Türkiye’nin başkenti Ankara’dır. İnsan canlı bir varlıktır.

Adana Akdeniz bölgesindedir.

GÖRÜŞ: Kişiden kişiye değişen ve insanların kendi düşüncelerini yansıtan bilgidir.

Örnekler: En çalışkan insanlar Türklerdir.

Dünya’nın en güzel kenti Adana’dır.

Sarı en hoş renktir.

Olgu ve Görüş Arasındaki Farklar:

OLGU

GÖRÜŞ

Herkes tarafından kabul edilir.

Herkes tarafından kabul edilmez.

Kesinlik belirtir.

Kesinlik belirtmez.

Herkese göre aynıdır.

Kişiden kişiye değişir.

Doğruluğu tartışılmaz.

Doğruluğu tartışılır.

Bence, sence gibi sözcükler içermez.

Bence, sence gibi sözcükler içerir.

KAVRAM: Basit bir fikri veya gerçeği veya bir grup şeyi soyutlayarak ifade eden terim. Bir nesnenin veya düşüncenin zihinden soyut ve genel tasarımıdır.

Örnekler: Sarı, kırmızı, mavi….. bunların hepsini “renk “ olarak ifade ederiz. Renk kavramdır.

Bir sınıfta Öğrenciler Ali, Ayşe vs. Hepsini birden “öğrenci” olarak ifade ederiz. Öğrenci kavramdır.

Yürümek, koşmak, oturmak kelimelerinin kavramı ise “hareket”tir.

Matbaa – Kağıt, Makineleşme - İşsizlik

GENELLEME: Olgu ve kavramlardan daha kapsamlı bilgiler elde etmektir. Kavramlar arasındaki ilişkiyi yorumlayan bir düşüncedir.

Örnekler: Erkekler futbol oynamayı severler.

Kızlar pembe renkli elbiselerden çok hoşlanırlar.

Akdeniz bölgesinde yağmurlar kışın yağar.

BİLİMSEL ARAŞTIRMA BASAMAKLARI:

1- İlgi ve yeteneğe göre konuyu belirlemek; Her insanın ilgi alanı ve yetenek özelikleri birbirinden farklıdır. Bilimsel çalışmalar yapılırken insanlar ilgi duydukları alanlardan konu seçiminde bulunurlarsa daha istekli çalışmalar yaparlar. Yeteneklerine uygun konular seçerlerse hem kendilerini hem de tüm insanları heyecanlandıracak ve etkileyecek daha başarılı sonuçlar ortaya çıkarırlar.

2- Seçtiğimiz konu ile ilgili varsayımlarda (hipotez) bulunmak; İkinci basamakta seçilen konu ile ilgili varsayımlarda(hipotezlerde) bulunulur.

Varsayım(Hipotez):Üzerinde henüz bilimsel çalışmalar yapılarak doğruluğu kanıtlanmamış ama bilimsel çalışmalar yapıldığında doğru çıkacağı umulan düşüncelere varsayım(hipotez) denir.

3- Konuyla ilgili kaynak taraması yapmak ve bilgi(veri) toplamak;

Sözlü Kaynaklar: İnsanlar

Yazılı Kaynaklar: Kitap, dergi, gazete, internet çıktısı vb.

Görsel Kaynaklar: Televizyon programları, görüntü, resim ve fotoğraflar.

Üçüncü basamakta öncelikle seçilen konularla ilgili kaynak taraması yapılır. Kitaplar, dergiler, gazeteler, ansiklopediler, internet ve hatta insanlar kaynak olarak kullanılabilir. En çok bilgi kitaplarda bulunur. En çok kitaplar ise kütüphanelerde bulunur. Kütüphanelerdeki kitaplar, bulması ve kullanımı kolay olsun diye “Katalog Sistemi”ne göre gruplandırılmıştır.

Katalog sistemine göre kütüphanelerdeki kitaplar;

000 – Genel Konular, 500 – Doğa Bilimleri ve Matematik,

100 – Felsefe ve Psikoloji, 600 – Teknoloji,

200 – Din, 700 – Sanat,

300 – Sosyal Bilgiler, 800 – Edebiyat,

400 – Dil, 900 – Tarih ve coğrafya

şeklinde gruplandırılmıştır. Günümüzde bilgisayarların devreye girmesi bu sistem daha da kolaylaşmıştır. Herhangi bir araştırma için kütüphaneye gittiğimizde öncelikle konumuzun içeriğine göre ilgili bölüme geçer, burada bulunan alfabetik şekilde sıralandırılmış olan çekmecelerden kitap veya yazar isimlerini katalog numaraları ile birlikte tespit ederiz. Arkasından görevliye istediğimiz kitap ve yazarın adını katalog numarası ile birlikte veririz. Kitap istek formunu doldurup, okuma salonuna geçeriz. Kitapları okurken aradığımız bilgilere ulaştığımızda “bilgi fişleri” ni doldururuz. Bilgi fişlerinde ilgili bilgilerin yanı sıra konu adı, kitabın ve yazarın adı, cilt ve sayfa numaraları ile basım yeri, basım yılı ve tarihi bulunmalıdır. Çalışmalarımız tamamlanınca kitapları görevliye geri verip, teşekkür etmeliyiz. Araştırmalarımızda doğru ve tarafsız bilgilere ulaşabilmek mutlaka çok sayıda kaynaktan yararlanmalıyız.

Bilgi: Araştırma, soruşturma, inceleme, deney, gezi ve gözlem gibi yöntemler kullanılarak ortaya çıkarılan ayrıca akıl ve mantığa uygun olan verilere bilgi denir.

Bilim: Bilgi topluluğu veya bilgilerin ortaya çıkmasını sağlayan sisteme bilim denir.

4- Kaynaklardan topladığımız bilgileri incelemek gruplandırmak ve bunları varsayımlarla karşılaştırmak; Topladığımız verileri içeriğine göre sınıflandırırız. Kaynaklardan elde ettiğimiz verileri daha önce ileri sürdüğümüz varsayımlarımızla karşılaştırırız. Bu varsayımların olgulara dönüşüp dönüşmediğini inceleriz. Olguya dönüşmeyen varsayımlarımızı yanlış olduğunu anlayarak değiştiririz.

5- Metin oluşturmak; Son aşamada edindiğimiz ve doğruluğunu yaptığımız çalışmalarla kanıtlamış olduğumuz bilgileri metinlere dönüştürürüz.Yazdığımız metinler kısa olursa buna makale, uzun olursa kitap denir.Ortaya çıkan eser ister makale olsun isterse kitap her türlü durumda yazılarımızı yazarken kullandığımız bilgileri kimden, hangi kaynaktan edindiğimizi cilt ve sayfa numaraları ile birlikte muhakkak sayfalarımızın altıda dipnot olarak göstermeliyiz.Bu bilgileri dipnotlar ile göstermezsek eğer

Dipnot: Metni yazarken alıntı yaptığımız kısımları (cümle yada paragrafları) nereden ve kimden aldığımızı gösteren notlardır.

Kaynakça: Yararlandığımız kaynakların adını belirtmemizdir.

TEMEL HAKLAR:

HAK: İnsanların herhangi bir işi yapma yetkisine hak denir.

ÖZGÜRLÜK: İnsanların hiçbir insana zarar vermeden dilediği her şeyi yapabilmesine özgürlük denir.

TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİMİZİN GENEL ÖZELLİKLERİ:

1- Doğumla başlar, ölümle biter.

2- Evrenseldir. Dünya’nın her yerinde geçerlidir.

3- Dokunulamaz, devredilemez ve vazgeçilemez özellikler taşırlar.

4- Tamamı bir bütündür. Bir tanesi bile olmazsa veya kullanılmazsa diğerleri bir işe yaramaz.

5- Yaşama hakkımızın dışındaki diğer tüm haklar sıkıyönetim, savaş, bulaşıcı hastalıklar, nüfus sayımları gibi insan hayatının söz konusu olduğu olağanüstü durumlarda sınırlandırılabilir. Normal durumlarda hakların sınırlandırılması asla söz konusu olamaz.

6- Başkalarının hak ve özgürlüklerinin başladığı yerde bizim hak ve özgürlüklerimiz biter.

7- Her devlet düzenlediği anayasa ve yasalarla İnsan haklarını güvence altına almak zorundadır.

8- Bütün haklar uluslar arası belgeler ve kuruluşlar tarafından da koruma altına alınırlar.

TEMEL HAKLAR

VE

ÇEŞİTLERİ


KİŞİ HAKLARI

(KORUYUCU HAKLAR)


SOSYAL VE EKONOMİK HAKLAR

(İSTEME HAKLARI)


SİYASİ HAKLAR

(KATILMA HAKLARI)


* Kişi Dokunulmazlığı * Ailenin Korunması * Vatandaşlık Hakkı

* Özel Yaşamın Gizliliği * Eğitim ve Öğrenim Hakkı * Seçme ve Seçilme Hakkı

* Konut Dokunulmazlığı * Çalışma Hakkı * Dilekçe Hakkı

* Haberleşme Özgürlüğü * Sendika Kurma Hakkı * Kamu Hizmetlerine Girme Hakkı

* Yerleşme ve Seyahat * Toplu İş Sözleşmesi, Grev * Siyasi Parti Kurma ve Siyasi

Özgürlüğü ve Lokavt hakkı Faaliyetlerde Bulunma Hakkı

* Düşünce ve İnanç Özgürlüğü * Sağlık Hakkı

* Basın ve Dernek Kurma

Özgürlüğü

* Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü

Hakkı

TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KÖTÜYE KULLANILMAMASI:

(Anayasa, Madde 14):Anayasa’nın hiçbir hükmü Anayasa’da yer alan hak ve hürriyetleri yok etmeye yönelik bir faaliyette bulunma hakkını verir şeklinde yorumlanamaz.

YAŞAMA HAKKI:

(Anayasa, Madde 17):Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

Yaşama hakkı, bütün hakların temelidir. Savaş, sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde dahi durdurulamaz, yok edilemez.

KİŞİ DOKUNULMAZLIĞI HAKKI:

(Anayasa, Madde 17):Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya muameleye tabi tutulamaz.

Böylece kişinin yaşaması ve vücut bütünlüğü güvence altına alınmıştır.

KONUT DOKUNULMAZLIĞI:

(Anayasa, Madde 21): Kimsenin konutuna dokunulamaz. Çeşitli nedenlerle, yasayla yetkili kılınmış kurumların yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin konutuna girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyaya el konulamaz.

İnsanların kendi evlerinde rahatsız edilmeden yaşam sürme hakkı Anayasada güvence altına alınmıştır.

ÖZEL YAŞAMIN GİZLİLİĞİ:

(Anayasa, Madde 20):Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.

Kişilerin özel hayatlarını kendilerinin izni olmaksızın topluma sergilemek doğru değildir.

Özel Yaşam: Meydana gelen herhangi bir olay sadece bir bireyi, o bireyin ailesini veya çalışma arkadaşlarını ilgilendiriyorsa bu olay o insanın özel yaşamına ait bir olaydır.

Genel Yaşam: Meydana gelen bir herhangi bir olay bir kişinin yanı sıra yaşadığı mahalleyi, kenti, ülkeyi veya tüm dünyayı ilgilendiriyorsa o olay genel yaşam içerisinde yer alan bir olaydır.

Örnek: Herhangi bir insanın otomobilinin içinde ailesi ile birlikte sohbet ederek trafikte yol ilerlemesi

o kişinin özel yaşamına ait bir olaydır. Fakat aynı bireyin az sonra kendisini ailesiyle yaptığı sohbete kaptırıp dikkatini dağıtması ve kaza yapması genel yaşama yönelik bir olaydır.

HABERLEŞME ÖZGÜRLÜĞÜ:

(Anayasa, Madde 22):Herkes haberleşme özgürlüğüne sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.

Bilgisi ve izni olmaksızın hiç kimsenin telefonu dinlenemez, mektupları açılıp okunamaz. Bunlar yasalarla güvence altına alınmıştır.

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ:

(Anayasa, Madde 26):Herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına

veya toplu olarak açıklama hakkına ve yayma hakkına sahiptir.

(Anayasa, Madde 28):Basın hürdür, sansür edilemez.

Basın özgürlüğü de insanların fikirlerini gazete, dergi, radyo ya da televizyon aracılığı ile insanlara ulaştırma özgürlüğünü içerir.

EĞİTİM VE ÖĞRENİM HAKKI:

(Anayasa, Madde 42):Kimse, eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetiminde yapılır.

İnsanın kendisini geliştirme ve sahip olduğu hakların bilincine varması eğitim yoluyla olur.

SAĞLIK HAKKI:

(Anayasa, Madde 56):Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.

Sağlık hakkı insana beden ve tuh sağlığı içinde yaşama isteme hakkını verir.

SEÇME VE SEÇİLME HAKKI:

(Anayasa, Madde 67):Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma ve halk oylamasına katılma hakkına sahiptir.

Seçme ve seçilme hakkı demokratik toplumlarda temel ilkelerden biridir.

DİLEKÇE HAKKI:

(Anayasa, Madde 74):Vatandaşlar ve karşılıklı esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yazı ile başvurma hakkına sahiptir. Kendileriyle ilgili başvurmaların sonucu, gecikmeksizin dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirilir. Bir isteğimiz, sorunumuz olduğunda onun çözümünü istemek için yazılan kısa yazılara dilekçe denir.

Her insan sorunu ve isteğini dile getirmekte özgürdür. Bu nedenle istediği kuruma dilekçe verebilir. Dilekçelere en geç 60 gün cevap verilmesi kanuni bir zorunluluktur.

BİLGİ EDİNME HAKKI: 9.10.2003’de kabul edilen Bilgi Edinme Kanunu’na göre;

(Madde 4): Herkes bilgi edinme hakkına sahiptir.

(Madde 5): Kurum ve kuruluşlar, bu Kanunda yer alan istisnalar dışındaki her türlü bilgi veya belgeyi başvuranların yararlanmasına sunmak ve bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmak üzere, gerekli idarî ve teknik tedbirleri almakla yükümlüdürler.

(Madde 6): Bilgi edinme başvurusu, başvuru sahibinin adı ve soyadı, imzası, oturma yeri veya iş adresini, başvuru sahibi tüzel kişi ise tüzel kişinin unvanı ve adresi ile yetkili kişinin imzasını ve yetki belgesini içeren dilekçe ile istenen bilgi veya belgenin bulunduğu kurum veya kuruluşa yapılır. Bu başvuru, kişinin kimliğinin ve imzasının veya yazının kimden neşet ettiğinin tespitine yarayacak başka bilgilerin yasal olarak belirlenebilir olması kaydıyla elektronik ortamda veya diğer iletişim araçlarıyla da yapılabilir. Dilekçede, istenen bilgi veya belgeler açıkça belirtilir.

(Madde 7): Bilgi edinme başvurusu, başvurulan kurum ve kuruluşların ellerinde bulunan veya görevleri gereği bulunması gereken bilgi veya belgelere ilişkin olmalıdır. Kurum ve kuruluşlar, ayrı veya özel bir çalışma, araştırma, inceleme ya da analiz neticesinde oluşturulabilecek türden bir bilgi veya belge için yapılacak başvurulara olumsuz cevap verebilirler.İstenen bilgi veya belge, başvurulan kurum ve kuruluştan başka bir yerde bulunuyorsa, başvuru dilekçesi bu kurum ve kuruluşa gönderilir ve durum ilgiliye yazılı olarak bildirilir.

TÜKETİCİ HAKLARI İHLALLERİ İÇİN;

Tüketici Mahkemesi,

Tüketici Hakları Merkezi,

Tüketici Hakları Derneği,

Tüketici Hakları İl/İlçe Hakem Heyeti

Reklam Kurulu ve

Belediyelere başvuruda bulunarak hakkımızı arayabiliriz.

TÜKETİCİ HAKLARI HİZMET AKSAMALARI İÇİN;

Muhtarlıklar, Belediyeler, Kaymakamlıklar ve Valiliklere başvuruda bulunarak hizmet aksamasını ortadan kaldırabiliriz.

VATANDAŞLIK GÖREVLERİMİZ:

1 – Kanunlara uymak

2 – Vergi vermek

3 – Seçimlere katılmak

4 – Askerlik yapmak

SORUN ÇÖZME YÖNTEMİ:

Ortaya çıkan hiçbir sorun şiddet kullanılarak, başkalarının hakları çiğnenerek, kendi haklarımızdan ödün vererek, görmezlikten-duymazlıktan gelerek, tavır alarak ve küserek çözülemez. Bu tür yöntemler bırakın sorunları çözmeyi bir kenara, var olan sorunları daha da büyütürüz.

Ortaya çıkan sorun ne olursa olsun taraflar karşılıklı olarak birbirlerinin hak ve özgürlüklerini göz önünde bulundurarak yani empati yaparak ve iletişim kurarak bütün sorunları çözebilirler.

EMPATİ KURMA: Bir bireyin kendisini karşısındakinin yerine koyması, onun duygu ve şüncelerini anlamaya çalışmasıdır.

SOSYAL BİLİMLER:

Sosyal bilimler dünyanın ve yaşamın insanî ve toplumsal yönlerini inceleyen bir akademik disiplinler grubuna verilen addır. Sosyal bilimler, insanları ve toplumu ilgilendiren konuları içeren dallardır.
Türkiye'de genel olarak sözel bilimler olarak da anılırlar. Şimdi bunlardan bazılarını öğrenelim;

Tarih: Geçmişte meydana gelen önemli insan ilişkilerini yer ve zaman göstererek, neden-sonuç ilişkisi içinde inceleyen ve bilgileri belgelere dayandırarak anlatan bilim dalına tarih denir.

Sanat Tarihi: Bireylerin ve toplumların eserleri inceleyerek, kültürel gelişmişlikleri hakkında bilgiler veren bilim dalıdır.

Coğrafya: Atmosfere bağlı olarak meydana gelen doğa olaylarını, bunların oluşunu, dağılışını ve varlıklar üzerindeki sonuçlarını inceleyen bilim dalıdır.

Teoloji(Din bilimi): Toplumlara ait inanç özelliklerini inceleyen bilim dalıdır.

Edebiyat: Edebiyat bir anlatım biçimidir. Düşünce ve duyguları güzel ve etkili bir biçimde anlatma sanatı olarak da tanımlanabilir.

Filoloji(Dil bilimi) : Geçmişte ve günümüzde kullanılan dillerin yapısını inceler.

Paleografya(Eski yazı bilimi): Eski yazıları okuma bilimidir.

Epigrafya(Yazıt bilimi): Anıtlar üzerindeki yazıları ve kitabeleri inceler.

Sosyoloji (Toplum bilimi): Sosyal yapının işleyiş kuruluş ve işleyişini, toplumsal olayların bağlı olduğu genel kuralları, toplumların oluşturdukları kurum ve kuruluşların insan ve toplum yaşamına etkilerini inceler.

Felsefe : İnsana doğru düşünmeyi, veriler arasında bağ kurmayı, olaylara farklı açılardan bakmayı öğretir.

Psikoloji : İnsanlara ait düşünce ve davranışların kaynağını ve sonuçlarını inceler.

Arkeoloji (Kazı bilimi): Maddesel kalıntıları ortaya çıkarır. Özellikle yazının bilinmediği Tarih Öncesi Devirlerin aydınlatılmasında Tarih bilimine yardımcı olur.

Kronoloji(Takvim bilimi):Tarih boyunca değişik toplumlar tarafından kullanılmış takvimleri ve meydana gelmiş olan olayları inceleyerek bu olayların geçmişten günümüze doğru zaman sıralamasının yapılmasını sağlar.

Etnoğrafya(Kavimler bilimi): Toplumların kültürel etkinliklerini araştırıp inceleyen bilim dalıdır.

Nümizmatik(Para bilimi): Eski paraları inceler. Bu paraların ait oldukları medeniyetler hakkında bilgi edinmemizi sağlar.

Antropoloji (İnsan bilimi): İnsan ırklarını, sınıfsal açıdan inceleyerek sınıflandıran bilim dalıdır.
Diplomatik(Siyaset bilimi):
Devletler arası antlaşma, ferman, berat ve benzeri belgeleri inceleyen bilim dalıdır.

İktisat(Ekonomi): Toplumlara ve devletlere ait ekonomik etkinlikleri bütün boyutlarıyla inceleyen bilim dalıdır.

Hukuk: Anayasa ve yasaları inceleyen bilim dalıdır.

Sicillografi: Mühürleri inceler.

Heraldik: Armaları inceler.

Onomastik: Yer adlarını inceleyen bilim dalıdır.

SOSYAL BİLİMLER ÖĞRENMENİN YARARLARI:

Sosyal Bilgiler Dersi;

· Vatandaşlık görevi ve sorumluluklarının öğrenilmesini sağlar.

· Öğrencilerin, Türk milletine, bayrağına ve Türk ordusuna karşı sevgi, saygı ve güven duy­gusunu artırır.

· Atatürk ilke ve inkılâplarının öneminin an­laşılması ve bunların korunması bilincinin yerleş­mesini sağlar.

· Türkiye Cumhuriyeti'nin dayandığı temel ilkeleri öğretir.

· Türk tarihinin öğretilmesini amaçlar.

· Hem ülkemizi hem de dünyayı tanımamı­zı sağlar.

· Demokratik yaşam kurallarını öğretir.

· Beraber yaşama, sorumluluk alma, yar­dımlaşma ve karar verme duygularını geliştirir.

· İnsanların, birbirlerine karşı olan hak ve sorumluluklarını kavramalarını sağlar.

· Bilimin ve tekniğin gelişmesinin insan ha­yatı üzerindeki etkilerini öğretir.

ATATÜRK DÖNEMİNDE SOSYAL BİLİMLER ALANINDA YAPILAN ÇALIŞMALAR:

1 - Yurt Dışına Öğrenciler Gönderilmesi:

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Musta­fa Kemal Atatürk'ün bilime ve bilimsel araştırma­lara büyük önem verdiği herkesçe bilinmektedir. Atatürk'ün en büyük amaçlarından biri de Türki­ye'yi çağdaş bir ülke hâline getirmek ve Avrupalı devletler seviyesine çıkarmaktır. Bunu yaparken en büyük yol gösterici olarak bilimi kabul etmiştir. Atatürk'ün yaptığı inkılaplar incelendiğin­de, bu inkılapların aklın ve bilimin önderliğinde yapıldığı, modern yenilik ve gelişime açık bir özel­liğe sahip olduğu görülmektedir. Bir ülkenin hızla gelişebilmesi için önce­likle halkın eğitim seviyesinin yükseltilmesi gerek­lidir. Şüphesiz Atatürk de bu durumun farkına var­mış ve eğitim alanındaki inkılâplara önem vermiş­tir. Bu nedenle Atatürk bütçeden ödenek ayırarak yurt dışına öğrenci gönderilmesine karar vermiş­tir. Fen bilimleri, sosyal bilimler, görsel sanatlar ve arkeoloji gibi birçok alanda 1925 ile 1947 yılla­rı arasında Avrupa'ya 40 öğrenci gönderilmiştir. Atatürk, yurt dışına gidecek olan öğrencilere çektiği bir telgrafta “Sizi birer kıvılcım olarak gönderiyorum volkan olup dönmelisiniz” diyordu. Bu öğrencilerden bazıları yurt dışındaki okullarda sosyal bilimler ile ilgili eğitim aldılar ve tekrar yurdumuza dönerek yüzlerce, binlerce insanın bu alanlarda bilgilenmesini sağladılar ve Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişmesine katkıda bulundular. Burhan Toprak(Sanat Tarihi), Prof. Dr. Jale İnan(Arkeoloji), Prof. Dr. A. Afet İnan(Tarih) gibi.

2 - Yeni Türk Harfleri’nin Kabulü:

Türk Milleti olarak İslamiyet’i kabul etmemizden itibaren yaklaşık bin yıl boyunca Arap harflerini kullandık. Bu durumun sonucu olarak Türkçe kelimelerin bir kısmını kullanmaya-kullanmaya unuttuk ve dilimiz yoksullaştı.Arap harflerini öğrenmek,söylemek ve yazmak oldukça zordu.1927 Nüfus sayımında Türkiye nüfusunun ancak %10’unun okuma yazma bilmesi bu durumun en açık kanıtıdır.Ayrıca Arap harfleri Türkçe’nin dil yapısına uymuyordu. Tüm bu nedenlerden dolayı 1 Kasım 1928’de Arap alfabesi kaldırılarak yerine 29 harfli Yeni Türk alfabesi kabul edildi.

3 - Millet Mektepleri’nin Açılması:

O tarihlerde Türkiye’nin nüfusu 14 milyon civarındaydı ve bu nüfusun ancak %10’u okuma-yazma biliyordu. Okur-yazar oranını yükseltmek gerekiyordu ama bunun için yeterince okullar yoktu. Halkımıza okuma yazmayı öğretebilmek için tüm yurtta 21Kasım 1928’de Millet Mektepleri açıldı. Millet mekteplerinde okuma-yazma yanı sıra, matematik, sağlık bilgisi, yurt bilgisi gibi dersler de veriliyordu. Çalışanlara, gaz lâmbası, mum ışığı altında gece verilen derslere, bu davaya gönülden inanan halk, hiç aksatmadan devam ediyordu; bitirenlere, Atatürk tarafından bir Anayasa metni armağan ediliyordu. Bu büyük seferberliğin ve coşkunun sonucu, yeni harflerin kabulünden bir yıl sonra (1929), Millet Mekteplerinden diploma alanların sayısı 1 milyon 200 bine ulaştı. Millet Mekteplerinde temel eğitim görenlerin zamanla okuma-yazmayı unutabilecekleri düşünülerek 1930’da “Halk Okuma Odaları” açıldı ve 1936’da okuma odalarının sayısı 500’e ulaştı ve aynı yıl millet mektepleri uygulamasına son verildi; bu kursların işlevini Halkevleri ve Halkodaları üstlendi. Mustafa Kemal, bazı okullarda öğretmenlik yaparak bizzat kendisi vatandaşlara okuma-yazma öğretmeye çalışmıştır. Bu önemli çalışması nedeniyle kendisine TBMM tarafından “Başöğretmenlik” ünvanı verilmiştir.Bu nedenle günümüzde her yıl 24 Kasım, Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır.

4 - Türk Tarih Kurumu’nun Kurulması(TTK):

- Türk ulusu hakkındaki yanlış değerlendirmelere son vermek için,

- Türk tarihinin sadece Osmanlı tarihinden ibaret olmadığını, bundan öncesin de köklü ve eski bir tarihe

sahip olunduğunu kanıtlamak,

- Türk tarihini doğru kaynak ve belgelere dayandırarak gerçekleriyle ortaya çıkarmak,

- Türk gençlerine tarihimizi öğreterek atalarını örnek aldırmak ve onların başarısından ilham aldırarak özgüven duygusunu geliştirmek için 15 Nisan 1931’de Türk Tarih Tetkik Cemiyeti Atatürk tarafından kurulmuştur. Sonradan adı Türk Tarih Kurumu(TTK) olarak değiştirilmiştir.

Türk Tarih Kurumu’nun yaptığı çalışmaları yayınlamak amacıyla 1937’de bir dergi çıkarılmıştır. Adı, Belleten olarak Atatürk tarafından konmuştur. Halen Türk Tarih Kurumu’na bağlı olarak çalışmalarına devam eden bilimsel bir dergimizdir.

5 - Türk Dil Kurumu (TDK):

- Arapça, Farsça, Fransızca ve İngilizce gibi değişik dillerden dilimize girmiş yabancı kelimeleri dilimizden çıkarmak ve bunların etkisinden kurtarmak için,

- Dilimize girmiş yabancı kelimeler dilimizden çıkarılamıyorsa bile en azından Türkçe dil kurallarına uygun hale getirebilmek için,

- Kullanılmaya kullanılmaya unutulmuş olan Türkçe kelimeleri tekrar ortaya çıkarmak ve dilimizi tekrar zenginleştirmek için 12 Temmuz 1932’de Atatürk tarafından Türk Dili Tetkik Cemiyeti’ni kurdurulmuştur.

6 - Halk Evleri’nin Açılması (HE):

- Yapılan inkılapları halka mal etmek,

- Cumhuriyet’e ve devrimlere bağlı her bakımdan yetişmiş insanlar yetiştirmek,

- Kültür, ülke, amaç, ve düşünce birliğini güçlendirecek bir toplum olmayı sağlamak,

- Köylü ile kentli, kentli ile aydın arasındaki ilişkiyi düzenleyip arttırmak amacıyla Atatürk tarafından 19 Şubat 1932’de açıldı. Halkevleri kısa zamanda Türkiye'nin dört bir yanına yayıldı. 1932 ile 1952 yılları arasında 478 halkevi, 4322 halk odası açıldı.

7 - Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nin Kurulması (DTCF):

- Türk dili ve tarihi hakkında araştırma yapmak,

- Türk dili ve tarih alanlarında öğretim görevlisi ve araştırmacı yetiştirmek,

- Sosyal bilimlerin gelişimine katkıda sağlamak,

- Türk dili ve tarihi çalışmalarını ulusallaştırmak için Atatürk tarafından 9 Ocak 1936’da kuruldu.